İşte Dostluk İlkeleri 12
Yaşadığımız günleri iyi anlamak ve dost kim, düşman kim bunu doğru kavramak, böylece yanlış yapıp acı çekmekten kurtulmak için olmazsa olmaz bazı ilkeleri yazıyorduk. İki yazılık kısa bir aranın arkasından konuya devam edelim inşallah:
Bahsettiğimiz ilkeler ve ölçüler için hayran kaldığımız bir ayet-i kerime de şudur:
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı mütevazi ve yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir..”(Maide 54.)
İslâm'a göre dost ve düşmanı seçmek, doğrudan imanı gösteren bir alamettir. Kalpte ne olduğu bilinmez, ama küp de ancak içindekini sızdırır. Öyleyse düşman olan gayri müslimleri dost edinmek ve siyasetlerinde onları takip ederek kendine örnek almak, önder edinmek, bir nevi münafıklık göstergesidir ki bu kalbin manen hasta olması veya ölmesi demektir. Bu da irtidadı çağrıştırır elbette. O yüzden kimi seveceğini veya sevmeyeceğini dine göre ayarlamayanlar, dinden dönerek kafir olmaya aday olanlardır.
Ayette de görüldüğü gibi Allah Teâlâ bu insanların mürted olmalarına, yani dinden dönmelerine sebep olmada ilk zikrettiği durum, sevgiyi ve yergiyi yerinde kullanmamaya işaret olmuştur: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler.”
Bu yüzden Allah konunun akışı içerisinde müminlere hitap ederek içlerinden böylelerinin çıkabileceğine işaret buyurmakta, onların dinden dönmeleriyle İslâm'ın değil, kendilerinin kaybedeceğini bildirmektedir.
"Dinden dönme" diye tercüme edilen “irtidad” kavramı, "bir kimsenin müsiüman iken dinden dönmesi, İslâm'ı terketmesi" demektir. Bu şekilde dinden dönen kimseye “mürted” denir. Hz. Peygamber zamanından beri İslâm dünyasında az da olsa dinden dönme olayları meydana gelmiştir. Ancak bunlar gerek sayı gerekse nitelik olarak hiçbir zaman İslâm'ın yaşamasına ve yayılmasına zarar verecek derecede problem oluşturmamıştır.
Allah'ın insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkartmak için gönderdiği “Kitap”, yani “Kur’an”, Allah Teâlâ’nın koruması altında her gün biraz daha güçlenerek dünyayı aydınlatmaya devam etmektedir. Bu kitaba iman ve ona sımsıkı bağlanma, hayatını ona göre düzenleme, Müslümanlar için varlık ve dirlik sebebidir. Aksi ise küfürdür, nifaktır, ihtilaftır ve yok olmadır.
Üstelik ayetin başında yapılan uyarı da ilginçtir; Allah Teala müminlerin dinden dönmeleri durumundan bahsediyor. Bu korkunç bir durumdur. Sonucu da korkunç olacaktır: Allah onları yok edecek ve yerlerine yeni nesiller getirecektir.
Kimdir bunlar?
Kendilerini sadece “Müslüman” olarak zikredenler mi?
Yoksa “Müslüman” kimliği ile yetinmeyerek onun yanına “tamamlayıcı bilgiler” olarak “Türk, Kürt, Arap, Acem, milliyetçi, ulusalcı, sosyalist, kömünist, liberalist, faşist, Maocu, Leninci, Apocu, Atatürkçü, laik, çağdaş, aydın, Batıcı, modernist vs” gibi kavramlar ekleyenler mi?
Yoksa bunların hiçbir önemi yok da sadece bazı nitelikler, sıfatlar, vasıflar, özellikler, hususiyetler taşıyanlar mı?
Görelim inşallah, ama gelecek yazıda.