Kırmızı Kitap
‘Gizli Anayasa’ olarak da bilinen Kırmızı Kitap, Türkiye demokrasi mücadele tarihinin en gizemli sayfalarından biri olmuştur... Bir dönem Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği de yapan emekli orgeneral Doğan Beyazıt, Milliyet gazetesin verdiği bir demeçte, "aslolan Kırmızı Kitap. İktidara gelen parti kitabı görünce politikalarını değiştirir” derken Anayasa'nın veya kanunların Kırmızı Kitap karşısında hiçbir kıymetinin olmadığını, Türkiye'de gizli bir iradenin hakim olduğunu ima etmiştir...
Eski bakanlardan Hasan Celal Güzel ise Kırmızı Kitap’ın bakanlara dahi verilmediğini, sadece üst düzey bürokrasinin bu kitaptan haberdar olduğunu iddia etmiştir...
1990’lı yıllarda Kırmızı Kitap, seçilmiş hükümetlerin tepesinde 'görünmez devlet'in 'görünmez anayasası' olarak sallandı durdu... Başka bir deyişle, Kırmız Kitap belki de Türk siyasi hayatının en gayri demokratik özelliklerinden biriydi…
Yasama organı tarafından hazırlanmayan, milletvekilleri tarafından değiştirilemeyen, kendisine karşı mahkemelere gitme imkanı olmayan, halkı umursamayan, hiçbir evrensel hukuk ilkesi ile bağdaşmayan bu kitaba girmeniz demek hayatınızın zehir olması anlamına geliyordu...
Kemalist paralel devlet, yani sivillerin üzerinde vasi gibi hareket eden askeri ve sivil bürokrasi bu kitaba örneğin dindarları ‘tehdit’ olarak kaydettiği zaman, kendi devletiniz sizi ‘hain’ bilirdi…
Kimi ideolojisi nedeniyle girdi bu kitaba, kimi inançları nedeniyle... Kiminin kitapta ‘hain’ kategorisine alınmasının nedeni mezhebiydi, kiminin ise etnik kökeni…
Doğrusunu isterseniz 1990’lı yıllarda demokrat olmanın bir özelliği de bu tür kırmızı veya kara kaplı kitaplara karşı olmaktı…
MGK gibi kurumları mahkemelerin ve TBMM’nin üzerine çıkarmak da demokrat olmamanın temel özellikleri arasındaydı...
Bundan dolayıdır ki Kırmızı Kitap’ın yeniden ortaya çıkışını hayırlı bir gelişme olarak göremiyorum...
Her ne nedenle olursa olsun, yüzbinlerce insanı, belki de birkaç milyon kişiyi toptan ‘tehdit’ ilan etmek için Kırmızı Kitap’a koymak demokrasinin kendisini topuklarından vurması anlamına gelir...
Seçilmişler, bugün güçlü oldukları için, rakip saydıkları kitleleri rejime MGK gibi kurumlar üzerinden ‘hain’ veya ‘iç düşman’ saydırmaya kalkarlarsa yarın aynı kapana kendileri de düşebilirler…
Kısacası, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir grubu Kırmızı Kitap’a aldırma girişimini isabetli bulmuyorum. Hatta bu girişim Sayın Cumhurbaşkanı’nın geçmişte hayranlıkla izlediğimiz demokrasi mücadelesi ile de çelişmektedir. Bu ülkede, her kim olursa olsun vatandaşların statüsü ancak ve ancak Anayasa ve kanunlar ile belirlenebilmelidir. Kimin düşman, kimin hain olduğuna ise o kanunlar ve evrensel değerler ışığında adil mahkemeler karar verebilmelidir.
Başka bir ifade ile bu memleketin evlatları, ister MGK olsun, isterse Hükümet, kanunlara uydukları sürece bu ülkede hiçbir kurumdan korkmamalı, başı dik korkusuz bir şekilde özgürlüğü soluyabilmelidirler.
Eğer MGK bu ülkede bir iç tehdit arayacak ise o iç tehdit kanunları tanımayanlar, insan haklarını ihlal edenler, hürriyetlere saygı duymayanlar olmalıdır… Bu çerçevede Hükümet yeni bir Türkiye inşa etmek istiyorsa bunun yolu Kırmızı Kitaplar’ı yasaların üzerine çıkarmaktan değil, sayfaları utanç dolu hatıralardan geçilmeyen bu tür kitapları yırtıp atmaktan geçer…
Eğer deniyorsa ki ‘paralel tehlikesi’ ile başka türlü başedilemiyor, o zaman ben de derim ki bir cemaat ile mücadele edeceğim diye demokrasiyi ve hukuku tehlikeye atmaya değmez.
Türkiye’de bahsi geçen grup da dâhil her kesimin özgürlüğü ve hakları Anayasa ve yasalar tarafından güvence altına alınmıştır. Hatta bununla da kalınmamış, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası antlaşmaların verdiği güvenceler de bu devlet tarafından tanınmıştır. Hangi mücadele yapılacaksa bu çerçevenin dışına taşınmadan yapılmak zorundadır.
OKUDUĞUM KİTAPLAR
Şu sıralar elimde iki kitap var: Bunlardan ilki Jerry Brotton’ın ‘A History of the World in Twelve Maps’ (12 Haritada Dünya Tarihi) adlı kitabı. Penguin Yayınları’ndan çıkan eser 514 sayfa ve coğrafyanın değişen anlamını haritalar üzerinden anlatıyor. Haritaların çizilmelerindeki fark ve bunun nedenleri, coğrafyanın aslında sadece teknik bir iş olmadığı, nasıl siyasi sonuçlar doğurduğu bu kitapta oldukça güzel bir şekilde özetleniyor. Yazarın ‘Google dünyası’nda coğrafyanın nasıl şekil değiştirdiğine dönük değerlendirmeleri de dikkat çekici.
Elimdeki bir diğer kitap ise Prof. Dr. Ünal Kılıç’ın ‘Tartışmaların Odağındaki Halife Yezid’ adlı eseri. Muharrem ayı nedeniyle ilgimi daha çok çeken kitap Kayıhan Yayınları’ndan neşredilmiş. 367 sayfalık kitapta Halife Yezid’in bilinmeyen pek çok yönü zıt kaynaklardan yararlanılarak verilmeye çalışılmış. Bunun sonucunda, söylencelerin ötesinde bir Yezid karşımıza çıkmış. Yezid’in vahim hataları, bugün dahi insanları isyan ettiren yanlış tercihleri, bunun nedenleri ve etkileri, İslam tarihinin belki de en karanlık dönemleri kitapta teferruatlı olarak anlatılmış. Bugünü anlamak için de kıymetli veriler içeren kitabı özellikle İslam tarihi meraklılarına öneriyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.