İslam Bilinmeden Yaşanmaz
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, İslam’ı bir hayat nizamı olarak gönderen, hesap gününün hâkimi, Allah (c.c)’a hamd ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.
İslam, din ve düzen olarak Allah’ın insanlara bildirdiği ve uymalarını emrettiği önemli bir nimettir. İslam, Allah’ın kullarına bir emanetidir, bu emanete sahip çıkmak, onu korumak ve gelecek nesillere sağlam bir şekilde taşımak bir kulluk görevidir. Rabbimiz buyuruyor: AHZAB 72: “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” Bu ayette zikredilen emanet ilahi teklifler bütünü olan İslam’dır. Bu emaneti insan yüklenmiştir. Bu emanetin sorumluluğunu taşımayı insana teklif eden Allah’tır, bu emanetin sorumluluğunu taşımayı kabul edende insandır. İnsan, yüklendiği bu emanetin sorumluluğunu taşıyan bir varlık olarak yeryüzündeki Allah’ın halifesidir. İnsanın bu halifelik görevi, İslam’ı yaşamayı ve yaşatmayı gerektirir. Müslüman bir insan, İslam’ı sadece kendisi yaşamayacak, başkalarına da yaşatmaya çalışacaktır. Bundandır ki İslam müteaddi bir dindir.
İslam’ın yaşanması ve yaşatılması için gerekli olan şey ilimdir. İlimsiz İslam yaşanmaz. İslam’ı yaşamak ve yaşatmak isteyen her kimse, her şeyden önce İslam’ı bilmek ve tanımak zorundadır. Tanınmayan bir şeyin yaşanması da olmaz.
İlim bilinen bir şeyi bütün yönleri ile idrak etmektir. Bir kimseye bir şey, kendi mahiyeti üzere belli olur, iyi ve ayrıntılı olarak anlaşılmış olursa o kimse o şeyi bilmiş olur. Bu tanıma göre İslam bilenen bir şeydir. Kişinin İslam’ı bilmesi ve tanıması, onu bütün yönleri ile idrak etmesi iledir. İlim bilmek ve tanımak ise, bilinmesi ve tanınması gerekenleri bilene ve tanıyana âlim denir. Allah, bilinen bir şeydir. Allah’ı bütün sıfatlarıyla birlikte bilmek ve tanımak ilimdir. İslam da, bilinen bir şeydir. İslam’ı da bütünüyle bilmek ve tanımak ilimdir. İslam’a göre ilim mücerret bir bilgi değildir, müşahhas bir şeydir. Yani soyut değil, somut bir şeydir. Cehalet Allah’ı sıfat ve ef’al olarak bilmemek ve tanımamak demektir. İslam’ı da bütünüyle bilip tanımamak cehalettir. Hiç kimse, cehaletle aziz, ilim ile de zelil olmaz. Peygamberimiz buyuruyor: “İlim öğrenmek her Müslüman erkek ve kadın üzerine farzdır” (Beyhaki) Burada kişiye farz kılınan ilim, Allah’ı ve İslam’ı bilmek ve tanımak ilmidir. İlim iman etmeyi gerektirir. İman ise netice itibariyle İslam’a bağlanmaktır. BAKARA 120: “Dinlerine (düzenlerine) uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın (İslam) yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların hevalarına (kanunlarına) uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bu ayette geldiği bildirilen ilim İslam’dır, Kur’an’dır. Nerede ilim varsa, orada Müslümanlık vardır. Peygamberimiz buyuruyor: “İlim, benim ve diğer Peygamberlerin mirasıdır. Kim de bana mirasçı olursa, Cennette benimle beraber olur.” (Deylemi) Peygamberimiz insanlığa İslam’ı ilim ve hayat olarak tebliğ etmiştir. Ehl-i sünnet itikadını ve ilmihalini öğrenmeyen ve çocuklarına öğretmeyenler, Müslümanlıktan ayrılmak, küfür felaketine düşmek tehlikesindedir.
İSLAM NEDİR?
Her şeyden önce İslam, teslim olmaktır. İslam barış ve kardeşliğe koşmaktır. İslam; Rahman ve Rahim olan Allah’ın (c.c), bu sıfatlarından dolayı, insanların dünya ve ahiret saadetine ulaşabilmesi için onlara gönderdiği saadet yoludur. Bu yönüyle İslam bir hayat nizamıdır.
Nizam demek düzen demektir. İslam’ın düzeni ADİL DÜZEN’dir. İnsanlar İslam yolunu kendilerine esas alırlar, İslam’ın getirdiği hak ve adalet ölçülerine dayanan bir düzen kurarlarsa ve Peygamber (S.A.V)’i kendilerine en güzel örnek edinirlerse, bu takdirde dünyada ve ahirette saadet bulurlar. Yok, eğer İslam’dan, Kur’an’dan, Sünnetten sapacak olurlarsa bu takdirde dünyaları da ahiretleri de (Allah korusun) perişan olur.
İslam, konuşulacak bir din değil yaşanacak bir dindir. İslam, insan hayatını bir bütün olarak ele alır ve bu bütünün tamamı için çözüm yolları gösterir. Bunun için: “İslamiyet’in temel kaynaklarından hiçbirinde; halkının Müslüman olduğu bir ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair tek bir satır yoktur.”, iddiası kadar cahilce söylenmiş bir söz olamaz. Bu iddia ve kanaatler İslam’ı tanımamanın bir ürünüdür, ya da tedavisi mümkün olmayan bir İslam düşmanlığının bir eseridir. Kur’an’da İslam siyaseti ve yönetimi ile ilgili yüzlerce kelime ve mefhum vardır. Bunlardan bir kısmı şunlardır: Halife, imam, sultan, ulül emr, velayet, itaat, emanet, zekât, sadaka, amil, biat, emri bil maruf, nehyi anil münker, cihad, nafaka, mülk, ehliyet, hüküm, adalet, riayet, zimmet ehli, ittiba, şura, kaza, kavim, arz, Mısır, belde, karye, ahit, zimmet, Risalet, esaret, şeriat, misak, ihsan, millet, kısas, af, kital, miras, sulh… Bunlar hemen aklımıza geliveren mefhumlardır.
İslam, Allah’ın yarattığı insan için koyduğu kanun ve kurallardır. İslam Allah’tandır. İnsan için İslam tek ve mükemmel bir nizamdır.
İslam nizamının içinde dört ayrı düzen vardır. Bunlar:
1-Din ve Ahlak düzeni,
2-İlim düzeni
3-Ekonomi ve İktisat düzeni
4-Siyaset, İdare ve Hukuk düzenidir.
Bu düzenlerin tamamı İslam’dır. Bu düzenler İslam düzeninin ayrılmaz unsurlarıdır. Bu dört unsurdan birisini diğerlerinden ayırdığınız zaman ortada İslam kalmaz. Çünkü İslam’ın yarsı kendisi değildir.
İslam’ın din ve ahlak düzeni; iman esasları, ibadet esasları ve ahlak esasları bütünüdür.
İslam’ın ilim düzeni ise Kur’an ve Sünnet esasına dayanan bir düzendir ve Talim ve Terbiye de bu iki kaynağa göre şekillenir.
İslam’ın Ekonomi ve İktisat düzeni üretim ve karşılıklı faydalanma üzerine bina edilmiş bir düzendir. Bu düzen İslam’ın koyduğu helal ve haram esaslarına göre işler. Bu düzende insanların mallarını haram yollardan yemek yasaklanmıştır. Bunun için bu düzen faizi, haksız vergileri, rantiyeciliği, rüşveti şiddetle reddetmektedir.
İslam’ın Siyaset, idare ve hukuk düzeni hakkın hak anlayışına dayanır ve adaleti esas alır, bunun için bu düzen barış ve adalet düzenidir.
Bütün bu gerçekleri kavramak gerekir ki İslam doğru bir şekilde anlaşılsın ve yaşansın.
İslam, dışında başka bir saadet yolu olmayandır.
MİLLİ GÖRÜŞ VE İSLAM
İslam dairesi geniştir. Bu dairenin içinde fasıklar, facirler, bidat ehlinden çeşitli guruplar da bulunmaktadır. İçinde bulunduğumuz asırda doğru İslam’ı yaşamak ve yaşatmak için yeni bir anlayışa ihtiyaç duyulmuştur. Bu yeni anlayış MİLLİ GÖRÜŞ mefhumuyla ortaya konmuştur. MİLLİ GÖRÜŞ, Ehli Sünnet esaslarına uygun olarak yapılmış İslam’ın doğru yorumudur.
MİLLİ GÖRÜŞ: İbrahim (a.s)’ın hanif olan milletidir. Hanif olmak, tevhide bağlanmak, kaba kuvveti değil hakkı üstün tutmaktır.
MİLLİ GÖRÜŞ: İslamsız saadet olmaz gerçeğini idrak etmek, Şuurlu Müslüman olmak, hayrı ve şerri, marufu ve münkeri bilmek, Cihat şuuruna sahip olmak, hayrın hâkimiyeti, şerrin yok edilmesi için çalışmak ve mücadele etmektir.
MİLLİ GÖRÜŞ: Bütün peygamberler ve Peygamberimiz (s.a.v), İslam’a nasıl inanmış, nasıl yaşamış, nasıl ve kimlere karşı, niçin mücadele etmiş ise, onlar gibi inanmak, onlar gibi yaşamak, onlar gibi cihat etmektir.
MİLLİ GÖRÜŞ: Maneviyatçı olmak, Nefis terbiyesini esas almak, Hakkı üstün tutmak, Hidayet sahibi olmak, Feraset sahibi olmak, Dirayet sahibi olmaktır.
MİLLİ GÖRÜŞ: İkrah değil, telkin ve ikna ile insanların hidayetine, şuurlanmasına sebep olmaktır. Sevgidir, şefkattir. Adil düzendir. Milletin kurtuluş tohumudur.
MİLLİ GÖRÜŞ: Milletin aslı, özü ve kimliğidir: Milleti var eden değerlerdir. Milleti aslına döndüren römorkördür. İşbirlikçi yönetimlerin daha fazla yıkım yapmasına varlığı ile engel olan jandarmadır.
MİLLİ GÖRÜŞ: Hayım Nahom’un Türkiye’nin işsiz bırakılması, aç bırakılması, borca esir edilmesi, dininden uzaklaştırılması, bölünmesi, yumuşak lokma yapılması, bu lokmaların Büyük İsrail’e vilayet yapılması doktrini ve planına mani olan kalkandır.
MİLLİ GÖRÜŞ: Yaşanılabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünyadır.
MİLLİ GÖRÜŞÇÜ İSE, bu mefhumun muhtevasını kavrayan ve bu muhtevanın gerçekleşmesi için var gücü ile çalışan, cihat eden ve bütün bu çalışmalarını Allah(c.c) rızası için yapan kimsedir. SAADET PARTİSİ Milli Görüş’ün tek siyasi örgütlenmesidir. Türkiye ancak Milli Görüş ile kurtulabilir. Bunun için SAADET PARTİSİ’NİN iktidar olması dışında başka bir çare de yoktur vesselam.