Devam beyler devam!
Beşiktaş, Partizan’ı İstanbul’da da yendi, Trabzonspor gruptan çıkma yolundaki bana göre en ciddi rakibiyle deplasmanda 1–1 berabere kaldı. Her iki sonuçta da ülke futbolu puan topladı. Buradan bakınca, iki takımımızın da gruplarından çıkarak UEFA Avrupa Ligi’nde devam edebilecekleri görünüyor. Tabi iki futbolun cilveleri ile karşılaşmazlarsa...
Beşiktaş, ligde üç gün sonra oynatamayacağı Veli, Olcay ve Gökhan’la maça başladı. Biliç, maçı önce garantiye alayım da sonra lige bakarım anlayışında idi. Ben olsam tersini mi yapardım, doğrusu buradan konuşmak zor. Gökhan, rakibin bütün önlemlerini sahanın hemen hemen her bölgesinde yaptığı driplinglerle yerle bir etti dersek yalan olmaz. Veli malum... Olcay anlaşılan o ki Fenerbahçe maçındaki kırmızıdan çok rahatsız olmuş etkisizdi. Biliç sonra Kerim ve Sosa’yı sahaya sürerek Başakşehir maçının kurgusuna döndü. Rakip Partizan tabii iki bölünmeden önceki Yugoslav takımı ile uzaktan yakından bağlantılı değildi. Bizim İliç bile oynadığına göre... Skora bakarsak, Beşiktaş’ın çok zor kazandığını sanabiliriz. Ama Cenk’in kurtardığı o frikik hariç ve zemin cilvesiyle ağlarımıza giden gol hariç pek de sıkılmadık. Savunmada Sivok-Franco ikilisinin sanırım Biliç tarafından artık kemikleştirilmesini bekliyorum. Çünkü Beşiktaş’ta yabancı sayısı altı ve bu ikili dışında, her zaman o bir sayısı dışarıda kalırsa takımda bir şey değişmez. Bu maçın bana göre Beşiktaş’a tandemde, şayet sakatlık ve ceza yoksa bu ikilinin artık garanti olmasını kazandırmasıdır.
Sonra Trabzonspor’a baktık. Cardoso takımda yoktu, yedek kulübesinde yeni saç tıraşıyla dinlenmede idi. Neden acaba? Oynasa idi, rakibin savunmasında tedirginlik oluşturup, arkasındaki arkadaşlarına daha bir rahatlık sağlayabilir miydi? Bilmem... Ama yedi yabancı Trabzonspor, sanki kendi sahasında kurgulanmış gibi kontrataktan gol yedi. Ve benzeri ataklardan iki üç tane daha yedi de, kalemize top girmedi. Burada duracağım. Rakibin sahasına gitmiş bir takım, şayet güç dengesi de var gibiyse, böylesine riskli oynar mı? Bak; Lucescu’nun ülkemizdeki takımları... O golün altından kalkabilmek için aşırı efor harcaması oldu. Bu da Trabzonspor’un geliştirdiği ataklarda paniklemesinde rol oynadı. Gol de işte onlardan birinde Waris’in çabukluğu sayesinde geldi. Bu arada Vahid hocanın yine saha dışına atılmasına inanamadım. Bence artık Vahid hoca, hangi model veya hangi teknoloji olur bilemem, kulübesiyle diyalog kurma araştırmasına girmesi gerekir.
Sonuç olarak gruptan çıkma yolunda önemli bir adım atıldı. Artık Lokeren’le ikili averaj avantajı ceptedir. Şimdi asıl mesele, lige girerken bu maçtaki, Cardoso dâhil, sekiz yabancı hangi üçlünün kulübeye gideceği bilmecesini çözmektir. İşte Trabzonspor’un sezon boyunca çekeceği sıkıntı budur. Hele hele, dilediğimiz ve beklediğimiz gibi Avrupa yolunda daha da fazla ilerlerse...
Özetle, her iki takımı da tebrik ederim. Ve de yollarına aynen devam ederek, başka takımlarımızın yaptığı puan erozyonunu karşılamak, hatta ülke puanını arttırmak yolunda yardımcı olmalarını dilemektir.
Bu arada bazı okurlarımdan Sabri’nin, neden Dortmund kadrosunda olmadığını eleştirmeme karşılık, o, sezon başında UEFA’ya bildirilmemişti uyarısına da teşekkür ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.