Serdar Demirel

Serdar Demirel

Şia’nın Gücü ve Hızını Artıran Şia Treni

Şia’nın Gücü ve Hızını Artıran Şia Treni

Şeyh Celaleddin es-Sağir, Iraklı Şiî din alimi. Hizbi Dava’nın önemli siyasi kişiliklerinden. Aynı zamanda iktidar partisinin parlamentodaki önemli milletvekillerinden. Saddam’a karşı bir mücadele geçmişi de var.

Bu zatın Youtube’a düşmüş bir konuşması var. “Hâlihazırda Şia’nın Gücü ve Hızını Artıran Şia Treni” isimli bir video bu. Şia’nın dünyadaki gücünü ve geleceğin neden ve niçin Şia’nın olacağını anlatıyor. (http://www.youtube.com/watch?v=tvYoM6TLDGY)

Hem Nuri El Maliki hükümetinin ve bugünkü devamının, hem de İran’ın ve Hizbullah’ın bölgesel gelişmelere bakışını ve stratejik yaklaşımını ele vermesi açısından câlib-i dikkat bir konuşma bu. 

Yorum yapmadan Şeyh Celaleddin es-Sağir’ın sözlerini nakledeceğim, yorumu da okuyucuya bırakarak. 

Önce Rus Dışişleri Bakanı ile İranlı bir yetkilinin konuşmalarını aktarıyor. Rus Bakan muhatabına Şia’nın dünyadaki konumunu soruyor. 

İranlı yetkili, biz Müslümanlar arasında sayısal çoğunluğu oluşturmasak da stratejik üstünlüğü elde tutuyoruz; İran, Irak, Azerbaycan, Yemen, Afganistan petrolleri hep bizim elimizde. Suriye ve Lübnan’da yeni keşfedilen enerji kaynakları bizim  nüfuzumuz altında. Dünya petrolü bu mıntıkalarda. 

Dünyanın önemli boğazları da bu bölgede. Kızıl Deniz’deki Babu’l Mendeb boğazı Yemenli Husilerin ve Körfez’deki Hürmüz Boğazı İran’ın kontrolünde. Dünya ticaret ve enerji akışının sağlandığı bu bölgeler Şia’nın kontrolünde, diyor.  

Şeyh es-Sağir, Orta Akdeniz’de, Körfez Denizi’nde ve Hint Okyanusu’nda varız diyerek büyük güçlerin 1 + 1 tarzında hesap yapmadıklarını, meselenin bütünlüğünden yola çıkarak stratejiler geliştirdiklerini anlatıyor.

Ürdün kralının “Şiî Hilali”nden bahsederken gelişigüzel konuşmadığını, rakamlardan yola çıkarak Sünni dünya için tehlike oluşturan bir uyarıda bulunduğunu ekliyor. İslâm coğrafyasında vakadaki değerlerinin eşşizliğini de şöyle anlatıyor:

Lübnan’ın dikey ve yatay siyasi ve askerî kontrolü Hizbullah’da. Filistin Şia’nın kontrolünde; Hamas başka bir dünya olsa da İslâmî Cihat hareketi Şiîlerin kontrolünde, lider kadrolarından militan kadrolarına, kullandıkları silahlara kadar hep Şia kaynaklı. 

Suriye rejiminin kendi başına ayakta kalmasının mümkün olmadığını, Şiî güçlerin bu rejimi ayakta tuttuğunu, onların savaşçı sunduğunu, savaşı onların yönettiğini; Irak, Lübnan ve Suriyeli Şiîlerin bilfiil savaştıklarını, bunun neticesi olarak da sekülerleşmiş, dinle alakası kalmamış, dünyevîleşmiş Suriyeli Nusayrî Alevilerin Şiîliğin (Caferiliğin) farkına vardıklarını ve Şiîleştiklerini, dini merci olarak Hamaney ve Sistani’yi kabullendiklerini anlatıyor. 

Hizbullah’ın aslî güçleriyle değil yedek güçleriyle Suriye’ye geldiğini ve bunun bile vakadaki dengeleri değiştirdiğini söylüyor. Bütün bunların neticesi olarak da Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve İsrail’in korku içinde olduğunu ifade ediyor. 

Şiîliğin bir misyon hareketi olduğunu, bu misyonun masum imamlar tarafından kendilerine tevdi edildiğini ve bu manevi misyonun farklı ülkelerde yaşayan Şiîleri birleştirdiğini söylüyor. 

Yusuf El Karadavî’yi saymazsak Ehli Sünnet alimlerinin ve Ezher, Zeytune gibi kurumlarının da zavallı konumda olduğunu, hilafet hayâlleri gören Türkiye’nin çökme aşamasına geçtiğini ve fakat sahada sadece Şia’nın kaldığını söylüyor. Bu vaka karşısında da ABD, İran’la uzlaşma eğilimine girmek zorunda kalmaktadır.

Şia, vakadaki bu stratejik konumundan ve rivâyetlerde nakledilen manevi misyonundan hareketle geleceği inşa edecektir. Beklenen Mehdi’nin zuhur etmesinin yakın veya uzak olmasının da Şia toplumunun görevlerini yerine getirmesiyle alakalı olduğunu söyleyerek dinleyicilerine görevlerini hatırlatıyor.         

Yukarıda naklettiklerim ürkütücü. Irak’ı yöneten Şiî aklın nasıl bir güç zehirlenmesiyle karşı karşıya olduğunu, bu mantıkla hareket eden Şia’nın bölgeyi nasıl ateşe verdiğinin resmidir. Bu akıl Ümmet’le beraber bir gelecek planlaması yapmak yerine Ümmet’i nasıl kontrolüne geçireceğinin hesabını yapıyor. 

Tek kelimeyle yazık...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Serdar Demirel Arşivi