Bahaeddin Özkişi Panelinin Ardından
Bahaeddin Özkişi’nin eserleriyle 1975 yılında tanıştım. Okuduğum ilk kitabı Göç Zamanı adlı kitabıydı. O yıllarda daha çok ideolojik okumalar yaptığımız için, Özkişi’nin hikâyelerinde farklı bir şey, daha çok insanî derinlikle ilgili bir şeyler vardı. Alıştığımız Sait Faik, Tarık Buğra, Memduh Şevket hikâyelerinden de farklıydı Özkişi’nin hikâyeleri.
Göç Zamanı, Vermek ve Ötesi, Yeni Okul, Passionya Buluntuları, Suç, Sınır, Palto, Nedenlerim insanî derinliği kadar acıtan taraflarıyla da etkiliydi bu hikâyeler. Çehovyen hikâyelerdi ama insanî duyuşları tavizsiz bir şekilde yerli idi.
Köse Kadı ve Uçtaki Adam romanları geldi daha sonra. Bunlar, Osmanlı-Macar ilişkileri ve uçbeyleri konusunda birbirinin devamı iki kitaptı. Tarihî roman olmaktan ziyade, tarihi romanlaştırma özelliği taşıyan ve tipolojik derinliği, entrik kurgu içinde veren romanlardı bunlar.
Özkişi’nin Sokak’ta adlı romanı geldi daha sonra. Hikâyelerindeki lezzet, Sokak’ta adlı romanda da vardı. Roman, bir sokağın değişmesi sembolü etrafında, 20. yüzyıldaki zorunlu değişimimizi, daha doğru batılılaşmamızı sorgulayan bir romandı. Sanki bir cinayet işlenmiş ve katilin bulunması şeklinde kurgulanan entrik roman gibi görülen metinde, aslında öldürülen bir sokaktı; katil de batılılaşma uğruna sokağın bütün değerlerini yok edenler.
Sokakta, baştan sona bir katil arama omurgası üzerine kuruluysa da, sanki, 10 kadar hikayenin bir araya getirilmesiyle oluşmuş bir metin gibiydi. Ben bu metinlerden “kaptanlar” kısmını, bağımsız bir hikâye gibi görüp,eşime dostuma çoook okumuşumdur.
Benim hikâye ve roman anlayışımda önemlibir yeri olan Özkişi, ne yazık ki 10 kasım 1975 günü, 47 yaşındayken vefat etti. Hatta bazı kitaplarının basılışını bile göremeden, erkenden terk-i dünya eyledi.
39 yılönce kaybettiğimiz Özkişi ile ilgili olarak, 15 Kasım günü, dede memleketi olan Demirci (Manisa)’de bir panel gerçekleştirildi.
Paneli Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Manisa Şubesi ile Demrici Belediyesi ortaklaşa düzenledi. Derrnek şube başkanı ve aynı zamanda Ak Parti Manisa milletvekili olup “Özkişi kuşağı”na da mensup olan Doç. Dr. Selçuk Özdağ ve şube yöneticilerinden Erdal Çil’in gayretleri; Demirci Belediye başkanının desteği ile, Bahaeddin Özkişi, dede memleketei Demirci’de ilk defa anılmış oldu. (Bu panel, aynı zamanda Demirci’de gerçekleştirilen ilk edebiyat paneli idi.)
İlginç Bir Panel
Bu panel, biraz ilginç bir paneldi. İlk konuşmayı yapan İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümünden emekli Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel, kaynak hocası oaln Özkişi’yi İTÜ atçlyelerinde tanıyıp kitaplarının basılmasına vesile olan kişiydi. Ahmet Nuri hoca, o zaman pek farkına varmadığı bu işin, bir kuşak üzerinde tesiri olan edebiyatçının ortaya çıkmasına vesile olduğunu anlayamamış ama şimdi, pek çok aydın, siyasetçi ve bürokratın Özkişi kuşağı olduğunu anlayınca, çok duygulandığını söyledi.
AhmetNuri hocanın Köse Kadı’yı ve müeelifini yayın dünyasına kazandırması ve okuyucularla buluşturması, büyüyen bir alev dalgasının ilk kıvılcımı gibiydi. Bu panelde, o kıvılcımla alev dalgaları ilk defa karşılaştılar.
Panelde ben her ne kadar yönetici olarak bulunsam da, zaman zaman Özkişi ile ilgili tespitlerimive hatıralarımı naklettim. Az değil, 39 yıllık bir özkişi okuyucusuydum ve Ankara ve İstanbul’daki nitelikli Özkişi okuyuculaıyla hep irtibat halinde olmuştum.
Panelin diğer konuşmacısı, gene 39 yıllık bir Özkişi okuyucusu olan Prof. Dr. Ayşe İlker idi. Ayşa hanımla, DTCF kantininde az Özkişi hikâyeleri okumamıştık. Vaktiyle öğrenci heyecanı ve hazzıyla okuduğumuz metinler hakkında şimdi bilimsel hükümler vermek üzere sahnedeydik. Ayşe hanım, Özkişi hikâyelerindeki somut dil ve kurgudan soyut anlam evrenine geçiş örnekleri üzerinde durdu ve hikâyelerden aldığı örneklerle konuşmasını zenginleştirdi.
Diğer bir panelist de, Özkişi’nin hikâyeleriyle ilgili son çalışmayı yapan A. Cüneyt Issı idi. Issı, Özkişi’nin hikâyelerindeki yabancılaşma kavramı üzerinde durdu.
Panelin bir diğer güzel tarafı, Özkişi’nin eşi Fatma hanım ve kızı Zeynep hanımın da konuşma yapmalarıydı. Eşi vekızı, Özkişi’nin insanî özellikleri üzerinde durdu.
Panelde konuşan 3 kişi (Ahmet Nuri Yüksel, Namık Açıkgöz, Ayşe İlker) de Manisalı idi ve hatta Ayşe İlker Demirci Öğretmen Okulu mezunu idi ama Özkişi’nin Demircili olduğunu, yıllar sonra öğrenmişlerdi. 3 Manisalı’nın Bu panelde bir araya gelmesi de kul tertibi değil, Allah takdiri idi.
Başbakan’ın Adı Özkişi Panelinde
Ben paneli yönetirken salonda karmaşık duygular yaşayan tek insandım belki. 1975’te, Özkişi paneline Başbakanın, Millî Eğitim bakanının telgraf göndereceği, bir mileltvekilinin onunla ilgili bir toplantının gerçekleşmesine öncülük edeceği, paneli dinlemek için valinin, milletvekilinin, komutanın ve siyasilerin geleceğini hiç tahmin edemezdim. Hatta , böyle bir panel gerçekleştirebileceğimizi bile hiç düşünemezdim. Özkişi’yi okurken lise veya üniveriste öğrencileriydik; anarken o üniversitelerde Profesör ve Doçent idik. Neredeeen, nereye?... Türkiye’nin 40 yılda baya baya değiştiğini o gün o salonda görmüş ve tuhaf duygulara kapılmıştım.
Ağzına kadar dolu olan salonda, Demirci halkı, şehirlerinin yetiştirdiği bir değerden haberdar olmaktan dolayı da mutlu oldular.
Özkişi’nin eşi vekızı, hiç görüşmedikleri akrabalarıyla tanıştılar ve bundan sonra birbirlerinden haberdar olmaya karar verdiler.
Hasılı bu panel, sadece edebî sonucun değil, daha başka pek çok güzel sonucunda alınmasına vesile oldu. Tertipleyenlere çok çok teşekkür ederiz.
Gelecek sene, Özkişi’nin vefatının kırkıncı yılı. İnşallah seneye Özkişi severler bir araya gelir ve Özkişi’nin hatırasını bir sempozyumla yad ederiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.