Bir Müslüman Oluş Hikayesi
Hristiyanlar içinde sonradan ihtida edip İslamiyeti seçen insanlar vardır. Herkesin İslam’a düşman olduğu bir ortamda yaşarken inandığı dini sorgulayıp bir terör dini gibi gösterilen İslam’ı seçmek çok zordur ve bedeli vardır. Toplumdan dışlanabilir, taciz edilebilir, işsiz kalabilir ya da çeşitli haklardan mahrum edilebilirsiniz.
Ne mutlu tüm bu şartlara rağmen Müslüman olana. İşte Amerikalı Müslüman Theresa Corbin bunlardan biri. Corbin 11 Eylül saldırılarından 2 ay sonra Müslüman olmuş biri. Ancak Müslümanlığa giden yolu CNN televizyonunun bile dikkatini çekmiş ve onunla bir röportaj yapmış.
Theresa eğitimli ve fakat kavganın eksik olmadığı bir aile ortamında büyür. Daha 15 yaşındayken Hz. İsa’nın tanrılığını sorgular. Gittiği Katolik okulunda “Ya İsa (a.s) tanrı değilse? Ya herşey yalansa? Ya hayatım bir yalan üzerine kuruluysa? ” sorularına “ İnanmazsan cehenneme gidersin. Küçük güzel aklını çok düşünerek yorma.” gibi cevaplar alır.
Üniversite yıllarında dinini daha da çok sorgulamaya başlar. Yurttaki oda arkadaşı da onun gibi sorgulayıcı bir karaktere sahiptir. Günlerce Hristiyanlığı ve diğer dinleri tartışırlar.
Hristiyan müctehidler Hz. İsa’nın orijinal İncil’ine mi inanıyorlar yoksa 18. yüzyılda Yunancaya çevrilmiş versiyonuna mı?
İncil bu kadar çok değiştirildiğine ve çevirisi yapıldığına göre orijinalinin aynı kalması ve manasının değişmemesi mümkün müdür?
Ya birşeyler eklendi veya çıkarıldıysa?
Hristiyan liderler neden Hz. İsa öldükten 400 yıl sonra onu hem insan hem tanrı ilan ettiler?
Hristiyanlık Greko-Romen inanışlarla karıştırılmış olabilir mi?
Yunanlılar Zeus ve oğlu Herkül’ü baba-oğul tanrı olarak görürler. Acaba Hz. İsa’nın da tanrının oğlu olarak kabul edilmesi Zeus-Herkül efsanesinden mi dolayıdır?
Hz. İsa tüm günahlarımıza bedel putlara kurban edilmek için mi çarmıha gerildi?
Theresa ve oda arkadaşı bu ve benzeri soruların cevaplarını ararlar. Oda arkadaşı Theresa’dan önce Müslüman olur. Theresa ise hayatının bir yalan üzerine kurulu olduğuna inanmıştır. Ona göre Hz. İsa tanrı değildir ve Teslis yoktur. Allah’a inancı devam eder.
Ancak bir boşluk içine düşer ve bir çıkış yolu bulamaz. Kendini içkiye, eğlenceye, alışverişe, daha da güzelleşmeye, daha da şık olmaya verir. Kültür dediği bu yaşama tarzı artık onun dini olmuştur. Onun deyimiyle daha çok partiye gitmek daha çok ibadet etmektir. Kutsal kitapları Vogue ve Instyle gibi kadın ve moda dergileridir.
Ancak kültürü onu perişan etmiştir ve bu halleri onun oda arkadaşını da rahatsız etmiştir. İslam’la ilgili nerden edindiğini bilmediği olumsuz görüşleri vardır. Ona göre İslam kadını köleleştiren bir dindir. Buna rağmen arkadaşının başörtüsü takmasına çok şaşırır ve neden taktığını sorar. Arkadaşı da “ Bu sayede bir kadın olarak bana saygı duyulur ve taciz edilmem. Kendimi de erkeklerin pis bakışlarından korumuş olurum ve herkese kendimi göstermek zorunda kalmamış olurum.” der.
Theresa’nın inadı sürer. “ Sizin dininizde kadın ikinci sınıftır” der. Arkadaşı izah eder; “Batı dünyası kadına bir mal muamelesi yaptığında İslam kadınla erkeğin Allah katında eşit olduğunu öğretmiştir. İslam anneye babadan daha çok şeref vermiştir. Kadının rızası olmadan evlenmeyi yasak etmiştir.
Ayrıca kadına mülk edinme hakkı vermiştir ve kocasının eşinin tüm mallarına el koymasını engellemiştir (Yakın zamana kadar Avrupa’da evlenen kadının malı kocasına devrolurdu ve kadın boşansa dahi kendisine verilmezdi). İslamiyet ta 1400 yıl önce kadına miras edinme hakkı vermiştir.”
Theresa gerçekleri görmüştü ama kabullenmek istemiyordu. Yine kendini içmeye vermişti. Bu arada Yahudiliği araştırmıştı. Çünkü Yahudilik de tek tanrılığı kabul ediyordu. Ancak Yahudilerin altından yapılma buzağıya tapması, kitaplarını değiştirmesi ve peygamberlerini öldürmesi onu Yahudilikten de soğutmuştu.
Arkadaşı ona Müslümanların diğer dinlerin peygamberlerini de kabul ettiğini, Hz. Muhammed’in (a.s.m) son peygamber olduğunu ve Kur’an’ın hiçbir zaman tahrif edilmediğini anlattı.
Theresa’nın kalbi yumuşamaya başlamıştı. Artık önyargılarla hareket etmiyordu. Diğer Müslüman kadınlarla görüşmeye başlar ve Müslüman olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmeye çalışır. O zaman anlar ki kendisi zaten Müslüman olmuştur. Çünkü Allah’ın bir olduğuna ve Hz. Muhammed (a.s.m) dahil o zamana kadar gelen tüm peygamberlere, ahiret gününe ve meleklere zaten inanıyordu.
Sonunda 2001 yılında Ramazan’ın ilk günü kelime-i şahadet getirerek Müslüman olur.
Theresa Corbin’in Müslüman oluş hikayesi böyle. Corbin kendisinin din değiştirerek deli olduğunu söyleyenlere güzel cevap bir vermiş; “Deliliğim Müslüman olmadan önceydi. İslam benim gibi bir deliyi terapi ederek tekrardan insan yaptı.”
Theresa şimdilerde kendi çapında İslam’ı yaymak için koşturuyor. www.islamwich.com isimli bir sitesi var ve burada yazılarıyla dinine hizmet etmeye çalışıyor.
Twitter: @bekiroglu1
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.