Ekrandan düşen iki mesaj!
Önce Galatasaray-Eskişehirspor maçına odaklandık. Öyle Hamza kardeşimiz ne yapacaktı? Kimlerle sahaya çıkacaktı? Ertuğrul kardeşimiz de daha 48 saat önce maç oynamış olmanın, hatta eve bile dönmemişliğin yorgunluk ve psikolojisini nasıl ortadan kaldıracaktı? Maç analizine geçeceğim kısaca. Çünkü benim için ve herkes için öyle olmalıdır, bu iki hocanın konuşmaları üzerinde duracağım.
Bence Galatasaray takımı sahaya yine eleştirebileceğim durumda çıktı. Çünkü hem Pandev, hem de Umut vardı. Olcan bir kenarda, yana diğer kenarda? Boşaldığında koş Sabri ve Telles... Selçuk, Melo, Emre, en eldekinden çıkacak iyilerden... Arka taraf tam bir lig maçı dörtlüsü... Kalede de Sinan... Olabilir.
Es-Es mi? Vallahi ismini daha yeni duyduğum ama son derece üzerlerinde durulması gereken gençlerle... Hani Serdar Özkan’dan başkaca eski yok gibi. Ve Es-Es Galatasaray’ın bayağı canını sıktı. Harika duran top golleri, tabii ki penaltı hariç ve de vuruş tekniği golleri izledik. Galatasaray’da Hamza kardeşimiz arayış içinde onu gördük. Ertuğrul hoca da ayağını yorganına göre uzatıp, sanki yeni Bursaspor harikası sunma eyleminde... Maç altı golle bitti. Galatasaray’ı uzun zamandan bu yana kaleci de dâhil hep birlikte eylem peşinde olarak gördük. Bence en önemli yeri bu birlikte oynayabilme arzusuydu. Ama şu Melo’nun da yönetim tarafından ciddi şekilde cezalandırılma zamanı da gelmiş geçmiştir bile... Es-Es’te de, “A ben bu çocuğu hatırlıyorum. Müthiş teknik ve süratli idi” diyeceğim bazı oyuncuların bulunmasıydı.
Gelelim asıl işe... Hamza’nın maç sonrası basın toplantısında yaptığı konuşmayı, sorulanlara verdiği cevapları ben olsam her gün yayınlarım. Benim de program yaptığım A Spor buna çok uygun. Zaten yayın hakkı da onlarda... Her gün yayınlansın ki, bazıları adap, edep görsün. Bazıları sorulara nasıl candan ve yüreklilikle cevap verilir öğrensin...
Dün sabah da TRT Spor’ da esaslı gençlerden Haluk’un Ertuğrul Sağlam ile yaptığı söyleşiyi izledim. Sorular on numara, cevaplar yüz on numara idi. Ertuğrul Sağlam, Türkiye gibi bir ülkede teknik adamların nasıl bir rol almaları gerektiğini çok net biçimde belirtti. Başarının sadece şampiyonluklardan değil, ülkeye sporcu kazandırmak olduğunun üzerinde durdu. Ben TRT’nin de yerinde olsam bu söyleşiyi her gün yayınlarım.
Şimdi gelelim dikkat çekici yere... Hamza da, Ertuğrul da, bildiğim kadarıyla namazında niyazında, yani ciddi Müslüman sporcu-teknik adamdırlar. Acaba onları böyle net, açık ve dürüstçe konuşturan da bu özellikleri olmasın.
Bu arada bir okurum, Fenerbahçe’de kupada oynayan gençlerle ilgili görüşümü sormuş... İyiler desem ne olur ki? Ben de size soruyorum; bu çocukları bir daha görebilecek misiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.