Osmanlı’da Ramazan-ı Şerifler nasıl olurdu?...

Osmanlı’da Ramazan-ı Şerifler nasıl olurdu?...

YEDİKITA adıyla yeni bir “aylık tarih, ilim ve kültür dergisi” çıkmış. İlk sayısına baktım, yazılar tarih ağırlıklı. Tarih bir milletin hâfızasıdır. Onun için tarihimizi doğru olarak öğrenmemiz şart. Geçmişini bilmeyen milletler, hâfızasını kaybeden mankurtlara benzer ve şanlı bir ecdada/geçmişe düşman olabilirler...
Dergilerin ağırlığı bilinmeli. Bir dergi, bir gazete doğurabilir. Cuma-Vakit gibi...
YEDİKITA’daki ilk makale eski Ramazanlarla ilgili. Okuyalım, ecdadımızın Ramazanları nasılmış:
“Osmanlılar zamanında Ramazan-ı Şerifin îlanı büyük bir merasimle olurdu. Ramazan-ı Şerif ayının başlama günü, İstanbul Kadılığı tarafından tesbit edilirdi. Bu tesbit, yani Rü’yet-i Hilal denilen ayın görülmesiyle başlardı. Ayın görülmesinin tesbiti için İstanbul Kadılığı tarafından Şehzade Câmii’nde memurlar vazifelendirilirdi. Şaban-ı Şerif’in 29. günü Hilal gözlenmeye başlanır, eğer görülmezse Şaban ayı 30 gün kabul edilir ve bu otuzuncu gün yevm-i şek yani şüpheli gün diye kabul edilirdi.
Kadılığın tayin ettiği memurlar Hilali gördüklerine dair şehâdette bulunurlar ve en az iki kişinin şâhitlik etmesi ile de Ramazan-ı Şerif ilan edilirdi. Şaban ayının 29. günü Şeyhülİslâm kapısında toplanılır ve burada gelen şâhitler çok titiz bir şekilde sorgu-suâle tâbî tutulur ve kesin kanaat hâsıl olunca mahkemenin sicil kaydına yazılırdı. Diğer bir ilam da sadrazam ve padişaha gönderilir ve Ramazan-ı Şerif’in başladığı bildirilirdi.
Süleymaniye Câmii minaresinde hazır halde bulunan kandilciler, kadılıktan gelecek işareti beklerlerdi. Ramazanın girdiği resmen yazıldıktan sonra hemen orada hazır bulunan Mahyacıbaşı büyük bir heyecan ile kandili alarak Şer’iye Dâiresi’nin binek taşına çıkar Süleymaniye Câmii minaresinde bulunan kandilcilere işaret eder ve onlar da hemen minarenin kandillerini yakarlardı.
Süleymaniye Câmii’nin kandillerinin yandığını gören diğer câmilerde de kandiller yanar ve bu suretle herkes Ramazan-ı Şerif ayının girdiğini anlardı.
Sultan Dördüncü Murad Han, Bağdat’ı fethi sırasında son gülleyi atan topu Topkapı Sarayı’na yerleştirmişti. Bu top buraya yerleştirildiği 1639 senesinden beri daima ateşe hazır bulunur ve sene içinde yalnız Ramazan-ı Şerifin ilanında ateşlenirdi. Süleymaniye Câmii mahyaları yanınca, Topkapı Sarayı’nda bulunan bu top da üç defa ateşlenirdi.
Devlet dâireleri Ramazan-ı Şerif ayında daha müsamahalı olurdu. Sabah öğlene doğru çalışma başlar, ikindiye varmadan dâireler kapanırdı. Mevsimlere göre halkın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlemeler yapılır, icap ederse iftardan sonra da mesailer yapılırdı. Mektepler, mühendishâneler tatil edilir, isteyen sılaya gider, bayramdan sonra dönerlerdi.
Kandil gecelerinde câmilerde mahya kurulması Sultan İkinci Selim Han veya Sultan Birinci Ahmed zamanında başlar. Resmî kaynaklardaki ilk mahya Sultanahmed Câmii’nde kurulmuştur. Mahyalarda zaman zaman resimler yapılır, zaman zaman da yazılar yazılırdı. Resimlerde, câmi, minare, çiçek, köprü, ay-yıldız, kılıç gibileri ekseriyette olurdu. Yazılarda ise âyet-i kerimeler ve sözler yazılırdı. Bazıları şöyledir: Yâ Ramazan, Mâşâallah, Hüve’s-Semî’ü’l-Alîm, Elhamdülillah, Lekad câe, Safâ geldin, Muhaciri unutma, Yoksulu unutma, Leyle-i Kadir, Bismillah, Yâ Mâ’bud, Yâ Şâfî, Yâ Kerîm.
Ramazan-ı Şerif geldiğinde, herkes hayır yapmak için mücadele verdiğinden, hayır müesseleri çoğu zaman işsiz kalırdı. Yani hayır yapacak fakir fukara bulamazlardı.
Zengin-fakir bu ayda aynı nimetlere nâil olurdu. Konaklar, kimin olursa olsun, hangi makamın sahibi bulunursa bulunsun istisnasız her akşam mükellef sofralar hazırlatır, herkes bu sofralara izinsiz dâhil olurdu. Konakların kapıları Ramazan boyunca açık olur ve hiç kimseye niçin geldin diye sorulmazdı. İftara dâhil olmuş hususi davetlilerin haricindeki misafirler, yedikleri yemekten dolayı “diş kirası” adı altında yüklü bahşişler de alırlardı. Diş kirası vermek en büyük haslet idi. Bu âdeti yapmak için zenginler yarışırlardı.
Diş kirası, “Yemeğini yemiş olan misafire, konağında yemek yiyip, konak sahibinin sevap işlemesine vesile olduğu için teşekküren verilen bir hediye”dir. Osmanlılar zamanında, Ramazan boyunca aldığı diş kiraları ile, gelecek Ramazana kadar geçinen insanların olduğu kaydedilmektedir.
Padişahların, Kadir Gecesi’nde saraydan çıkıp civardaki bir câmide namaz kılmaları âdet idi. Teravihi Ayasofya Câmii’nde halkla beraber kılarlarsa, yine halkla beraber yürüyerek Bayezid’e kadar duâlar, tevhidler ve tekbirlerle gelirlerdi. Bu merasime Kadir Gecesi Alayı denirdi.”
YEDİKITA’da, hayali cihan kadar değerli olan geçmiş zamana ait başka güzel yazılar da var.
YEDİKITA’ya irtibat ve abonelik için,
Tel-Fax: 0212-657 88 00, 657 9588

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi