Paşalara insani ziyaret
Sincan belediye başkanı Bekir Yıldız’ı şimdi hatırlayan var mı bilmiyorum.Ama hatırlayamayanlar için hafızaları tazelemekte fayda var. 1997 yılında düzenlenen Kudüs gecesinde kısa bir konuşma yapan Yıldız, 28 Şubat rüzgarına takılmış, soluğu cezaevinde almıştı.
Ulucanlar cezaevinde uzun süre hapis yatan Yıldız’ı, Refah-yol hükümetinin Adalet bakanı Şevket Kazan, kaldığı cezaevinde ziyaret edince kıyamet kopmuştu. Kimi gazeteler Kazan’ı istifaya davet etmiş, kimi Yıldız’ın suç ortağı ilan etmiş, kimisi de Refah Partisinin suçüstü yakalandığını yazmıştı.
Asker-Medya işbirliğinin sonucu olarak sonunda hem Refah-yol hükümeti yıkılmış, hem de Refah partisi AYM kararıyla kapatılmıştı. RP’nin kapatılma gerekçelerinden belki de en önemlisi işte bu cezaevi ziyaretiydi. Hem medya, hem de delillerini medyadan devşiren Anayasa mahkemesi bu ziyareti kapatma sebebi saymış, bunu bir nevi suç ortaklığı olarak görmüştü.
Bu bilgilerden sonra dün Ergenekon davasının en önemli sanıkları Şener Eruygur ile Hurşit Tolon’un TSK adına ziyaret edilmesini daha sağlıklı bir şekilde değerlendirebiliriz. Ergenekon terör örgütü ile ilgili iddialar ortada. Medyada çarşaf çarşaf yayınlanan belge ve bilgiler korkunç bir örgütle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Başta, Hablemitoğlu cinayeti olmak üzere, Sabancı, Uğur Mumcu, Danıştay cinayetleri gibi ülkeyi kaos ve karışıklığa sürüklemiş bir çok olay şu veya bu şekilde Ergenekon ile ilişkilendiriliyor. 2500 sayfalık iddianamede PKK ile iş birliğinden ülke güvenliğini tehlikeye atacak girişimlere kadar birçok iddia var. TV ekranları Veli Küçük ile ilişkisini ikrar eden, çetecilerden, mafya artıklarından geçilmiyor. Bütün bu iddiaların mesnetsiz olduğunu söylemek için ya kör olmak, ya da aynı örgütün bir parçası olmak gerekir.
Ortada bu kadar ciddi, bu kadar vahim iddialar varken hiç kimse bu ihanet oyununu görmezden gelemez. TSK bu ülkenin en güzide kurumlarından biridir. Ve şu paşanın, bu paşanın ordusu değil, Türk milletinin ordusudur. Başında kim olursa olsun TSK’nin kurumsal kimliğini korumakla mükelleftir. Kocaeli Garnizon Komutanı’nı TSK adına henüz yargılaması bitmemiş, bir milletin kaderini etkileyecek kadar önemli bir davanın muhatabı olan iki eski askeri ziyarete gönderip, bunu da insanı sebeplerle izah etmek tam bir skandaldır. Bekir Yıldız örneği ortada dururken bu akıl dışı gerekçe hiç kimseyi tatmin etmez. Genel Kurmay’ın böyle bir ziyaretin nasıl algılanacağını tahmin etmemesi mümkün değildir. Ziyaret duyulur duyulmaz spekülasyonların olacağını, bunun bir destek ve Yargıyı etkileme hamlesi olarak yorumlanacağını Askeri bürokrasinin bilmemesi muhaldir.
Hemen her törende genel kurmay başkanı veya kuvvet komutanları TSK’yi yıpratmaya çalışan odaklardan söz ediyor. Yapılan haklı eleştirileri TSK’nin kurumsal kimliğine yönelmiş saldırılar olarak niteliyor. TSK’yi yıpratan kimi yanlışlara yönelik eleştiriler değil, bu tip akla izana sığmayan tavırlardır. Genel kurmay başkanlığının sitesinde aksi söylense de bu insani bir ziyaret değildir. İyi düşünülmüş, sonuçları önceden bilinen, maksatlı bir ziyarettir. Açıkça TSK kurumsal kimliğini bu iki emekli generalin arkasına koymuştur. Bunu yaparken yargının etkilenebileceği, soruşturmanın akamete uğrayacağı öngörülmesine rağmen ziyaretten imtina edilmemiştir. Böyle bir ziyaret, kamuoyunda ve Ergenekon sanıkları arasında –destek-olarak yorumlanacağı için, çözülmeye yüz tutan örgütün çözülmesine, itiraf yapmak isteyenlerin konuşmasına engel olmuş, adeta bu suç şebekesine suni teneffüs anlamına gelmiştir.
Şevket Kazan’ın Bekir Yıldız’ı ziyareti ne kadar yanlışsa, bu ziyaret ondan milyon defa daha yanlıştır. Yıldız sadece düşüncelerinden, konuşmalarından dolayı yargılanan biriydi. Halbuki Ergenekon iddianamesinde yok yok. Cinayet, uyuşturucu, haraç, mafya ile işbirliği, kışkırtıcılık, darbe çalışması, PKK ve Hizbullah ile dayanışma ve daha neler neler. TSK gibi bir kurumun böyle bir örgüte bulaşma ihtimali olanların yakınından bile geçmemesi gerekir. İki komutanı ziyaretle büyük hata yapılmış, TSK’nin itibarına büyük darbe vurulmuştur. Bu kafayla Türkiye ne batı standartlarında bir demokrasiye ulaşır, ne kaos ve kavgadan kurtulur ne de sosyal barışı sağlar. Bu olay, Demokrasinin devamı için, TSK’nin mali, hukuki ve siyasi denetim altına alınmasının ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir. Yarın Nuriş’in Veli Paşa’sı beni niye ziyaret etmiyorsunuz, benim kafam kel, soyadım küçük ondan mı derse, ne diyeceksiniz?