Bu ülkede Türkçe ile “Felsefe yapmak”
Sayın Cumhurbaşkanımız, “Bu Türkçe ile felsefe olmaz” dedi gene kıyametler koptu. Neler söylenmedi neler? İşin içinden bir türlü çıkamayan muhalifler, en sonunda, “Gündem değiştirmek için böyle yapıyor.” diye düşündü ve rahatladı.
Gündem değiştirmeyi bilmem ama gündem oluşturmak, toplumu belli konularda düşünmeye sevk etmek, siyasetin görevlerinden biridir. Biri çıkıp da “Ben şöyle düşünüyorum. Siz nasıl düşünüyorsunuz?” dediğinde, toplum tartışıyorsa, bundan korkmamak lazım. Bizim muhalefet o kadar niteliksiz ki, “İktidar ve Cumhurbaşkanı birşey üretmek üzere toplumu tahrik edecek ve biz de düşünmek zorunda kalacağız.” diye ödleri kopuyor. Son Osmanlıca ve felsefe tartışmalarında, dökülen ve birşey üretemeyip eski defterleri karıştıran muhalefeti gördük işte.
Felsefe gibi sofistike bir konuda üretim yapabilmek için, dilinizin, hayatın her alanındaki kavramlara karşılık gelen kelimelerinin olması lazım. Felsefe, hayatın her alanı ile ilgili olan bir düşünce sistemi ise, dilin ve o dilin kelimelerinin de hayatın her alanına nüfuz etmesi lazım. Bundan mahrum dil ile felsefe üretemezsiniz.
Bilgi’nin bizzat kendisi ile ilgili hiç bir şey üretmemiş bir dilde, epistemoloji (bilgi felsefesi) ile ilgili hiçbir şey üretemediğiniz gibi, o dilde bu konuyu izah da edemezsiniz. Alın size bir örnek: Encyclopedia Britannica’nın 1985 baskısındaki “epistemeoloji” maddesinden bir cümle: “Man’s knowledge begins with sense experience and it can do so because the sensory phantasma can be illuminated by active intellect,” Türkçe Ana Britannica’da bu cümle anlaşılmaz bir şekilde ve atlanarak şöyle tercüme edilmiş: “Bilginin başlangıcını duyusal deneyimler oluşturuyordu. Ama duyusal deneyimin sağladığı tikel duyu imgelerinden tümel olanı soyutlayan etkin anlıktı.” (What “etkin anlık”? “Active intellect” dendiğinde kafamızda bir şey canlandı ama “etkin anlık” ile hiç bir şey canlanmadı mesela.)
Buyrun... Burdan yakın!... İngilizce bilenler, metnin İngilizcesini daha iyi anlamışlardır. İngilizce’nin anlaşılırlığı sadece cümlenin sağlamlığından değil, kelimelerinin beslendiği kaynaktan da ileri gelmektedir. Çünkü bu dilin ve cümlenin arkasında Latince vardır. Arkasında Latince olmasaydı, İngilizce’de bu cümle kurulamazdı.
Dil devrimini yapan CHP’nin kıvranmasını anlayışla karşılarım da son zamanlarda şu MHP’lileri anlamakta zorlanıyorum. İktidar “Liselerde Osmanlıca” diyor; bir zamanlar bunu savunan MHP’liler karşı çıkıyorlar.
Cumhurbaşkanı Türkçe’nin fakirleştirilip Felsefe yapılamaz hale getirildiğini söylüyor; 1970’lerde şanlı bir dil davası kavgası veren MHP’liler, karşı çıkıyorlar. Şimdi rahmetli Necmettin Hacıeminoğlu olacak ve Türkçe’nin Karanlık Günleri’nin sayfalarından seslenecekti de bu MHP’li akademisyenler konuşacaktı ha?... Veya Faruk Kadri Timurtaş, Mehmet Kaplan, Muharrem Ergin, İbrahim Kafesoğlu sağ olacaktı da, bu nevzuhur MHP’liler, böyle konuşacaktı ha?...
Nüansların yok edilip kelimelerin tekilleştirildiği; dilden ve dolayısıyla düşünme sisteminden kovulmuş kelimelerle fakirleştirildiği; “medeniyet dili” özelliğinin yok edildiği bir dille felsefe değil, edebiyat da yapılmaz. Yapılmadığı da gün gibi âşikâr.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.