Faruk Köse

Faruk Köse

Yüce Dâvân...

Yüce Dâvân...

Bugünlerde herkesin dilinde “Yüce Divan” var, ama ben o konuya girmeyeceğim. Ey müslüman kardeşim, ben senin “Yüce Dâvân”dan söz etmek istiyorum; her “müslümanın yüce dâvâsı”ndan... Müslümanlar olarak ciddi bir “şiraze sorunu”muz olduğundan bu konu çok önemli diye düşünüyorum.

Neydi “Yüce Dâvân”, neydi mü’minler olarak “Yüce Dâvâmız”, birkaçını hatırlatayım.

Gönülleri “küfr”ün değil, “iman/İslam”ın doldurduğu, hayata “şirk”in değil, “Tevhid”in egemen olduğu, insanların “tağutların hükümleri”ne göre değil, “Allah’ın hükümleri”ne göre yaşadığı, idareye “İslam ve müslüman düşmanları”nın değil, “müslümanlar”ın âmir olduğu bir“özgür ve bağımsız ülke” kurmak...

Siyasi-idari, sosyal-kültürel, hukuki-adli, iktisadi-mali, tedrisi, imani, ibadi ve benzeri bütün alanlarda birey, aile, sosyal kümeler, toplum ve devlet hayatına İslam’ı, yanına başka hiçbir şeyi katmadan ve karıştırmadan hakim kılmak; hayatı, Allah Rasulü’nün örnekliğine dayanarak, Allah’ın Kitab’ına göre düzenlemek...

Bu görevi yapabilmek için siyasi, idari, sosyal, kültürel, hukuki, adli, mali, iktisadi, ibadi, tedrisi, istihbari, askeri vb. bütün alanlarda varlık gösterecek, “kadro ve müesseseler”i kurmak...

“İslam’ı yaşamak, azimetle amel etmek ve hakkı hakim kılmak”; hiçbir şeye aldırış etmeden ve hiçbir engelden çekinmeden “İslam’ı yüklenmek ve hakimiyete taşımak”; bunun için “Ehl-i Sünnet” olarak“Sırat-ı Müstakim”de yürümek...

“Müslümanların hepsinin bir araya gelebileceği hak ölçüsü”nü elde etmek; “İslam’ın tüm hedefleri”ni gerçekleştirebilme doğrultusunda ve İslami bir metodla, “pratik bir çerçeve” içinde hareket etmek...

Müslümanları, zelil düşmelerine ve şereflerinin ayaklar altında çiğnenmesine sebep olabilecek hastalıklardan kurtarmak için, gerekli tüm çalışmaları yapmak ve önlemleri almak...

Her insanın “Allah sevgisi” taşıması, “mü’minlere karşı mütevazı, kâfirlere ve küfre karşı güçlü ve sert” olabilecek niteliklere kavuşturulması, “Allah yolunda cihad” etmesi; “Allah’a, Rasulullah’a ve mü’minlere bağlılık” duyması için gereken çalışmaları yapmak...

Fazilet sahiplerine hakkını vermek, “hakka karşı böbürlenip inada düşmeyenler”den olmak...

İnsanları İslam’a, müslümanları “Şeriat’a davet” etmek...

İslami hükümleri yaşayan bir toplum teşkil etmek; “Şer’i kaza sisteminin işlerlik” kazandırmak...

“Cemaate ve velayete dayanan ibadetler”i eda etmek...

Kültürel ve eğitici bir programı şümullü olarak uygulayıp “İslami hareket”e nefer yetiştirmek...

“İslami devlet” kurulmadan önce fertleri devlete hazırlamak...

Müslümanlar arasındaki yetenekli şahsiyetleri ve yetenekleri tesbit etmek; fertlerin yeteneklerini ve ilgi alanlarını tesbit ederek ihtisaslaşmayı gerçekleştirip, “İslam’ı hakim kılmak için gerekli bütün mücadele hazırlıkları”nı yapmak...

Müslümanları, diğer “tüm müslümanlarla kardeş olduğunun şuuru”na ulaştırmak... İslami manada “ana çizgi”nin bu tarafında olanları asla dışlamamak, iteklememek, kendinden uzak tutmamak, kendini ondan uzak tutmamak, yakınlaşmaya ve yakınlaştırmaya özen göstermek...

İhtilafların körüklenmesine izin vermemek; “tefrika”dan kaçınarak“müslümanların birlik ve beraberliği”ni sağlamak; kendi grup çıkarlarını öncelemeyip önceliği “İslam’ın hayata hakim kılınması”na ve“müslümanların vahdeti”ne vermek... Her müslümanla “Kelime-i Tevhid ortak paydası” etrafında bir araya gelmeye, pek çok anlayışını tasvip etmese de onlarla ortak paydaları sürekli artırmaya, geliştirmeye çalışmak...

Yapılması gerekenleri mutlaka yaparak “yapılabilirliğe/olabilirliğe dair kanaatler”i diri tutmak; “İslam davası”nın başarıya ulaştırılacağına dair“umutsuzluk oluşturmamak...”

“Helal-haram çizgisi”nden sapmamak; böylece insanları çağırdığı“Hududullah”ı önce kendisi aşmamak...

Meselelere “İslam’ın evrensel değerleri ve çıkarları” penceresinden bakmak...

“Sosyal ve siyasal bilinçlenme”yi sağlamak ve “sosyal ve siyasal değişim”i gerçekleştirmek için “çalışma metodu”nu buna göre kurgulamak...

İslam’ın ve “İslami Hareket’in evrenselliği”ni kavramak, evrensel İslam’ı ve İslami Hareket’i bölgeselleştirmemek, grupsallaştırmamak, hedeflerinden saptırmamak...

“Sadece iktidara talip olmak”la yetinmemek; iktidarı elde etmek için“İslam’ın birey ve toplum ölçeğinde içsel ve dışsal olarak hazmedilmesi, öğrenilmesi ve yaşanması”nı ihmal etmemek...

İslam’ı parçacı değil, bütüncül bir yaklaşımla ana eksen edinmek...

“Allah’ın rızasını kazanmak” ve O’nun hükümlerini ve hudutlarını hayatına ve hayata hakim kılma gayesinden; “Allah’ın koyduğu ölçüler ve hudutlar”dan sapmamak...

“Dini ve siyasi önderleri ilah edinmemek”; dinimizi politikamıza değil, politikamızı dinimize feda etmek...

“Hakk”ı gizlememek, “adalet”i ayakta tutmak; kim olursa olsun “haktan ve haklıdan yana”, kim olursa olsun “batıla ve haksıza karşı” olmak...

Bütün bu vazifeleri yapabilmek için, İslami manada, “İslam Devleti’nin Rolmodeli” olabilecek nitelikleri haiz olacak şekilde “cemaat” olmak...

Asıl “Yüce Divan”ın mahşer günü kurulacak “Mizanullah” olduğunu akıldan çıkarmamak...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi