Faruk Köse

Faruk Köse

“Velev ki Hz. Muhammed’e hakaret ettiler!”

“Velev ki Hz. Muhammed’e hakaret ettiler!”

Allah Rasulü’ne hakaret etmek çok mu basit bir şey? Rasulullah’a (sav) hakaret edeni desteklemek, “ben de oyum” veya “yanındayım” demek çok mu önemsiz, sıradan ve basit?

Şu söze bakın: “Velev ki Hz. Muhammed’e hakaret ettiler.  İslam’da bunun cezası dergiyi basıp 12 kişiyi katletmek midir?” Sanki çok basit bir şeymiş gibi, “velev ki Hz. Muhammed’e hakaret ettiler...” diyor; “diyelim ki öyle demişler, ne olmuş yani?” demeye getiriyor.

Kim diyor bunu? “Terör örgütü PKK’nın TBMM temsilcisi” gibi çalışan Selahattin Demirtaş diyor.

Bu noktada müslüman olduğunu iddia eden bazı “saftirikler”in “affedilmez kabahat”ini görmezden gelemeyiz. Zira, “müslümanlığından utanan müslümanlar” Rasulullah’a (sav) hakareti hazmedemeyenlere “terörist”derse, “İslam düşmanları” her şeyi der. İşte terör örgütü PKK’nın sözcüsü de çıkar, “velev ki Hz. Muhammed’e hakaret ettiler” diyerek, “ne olmuş yani?”gibi bir hafifsemeyle, Rasulullah’a (sav) hakaret edenlere destek verir.

Demirtaş’ın bu cüretini özellikle “müslüman Kürt halkı” görmezden gelemez. “Kürt hakları”nı savunduğunu iddia ettiği halde “küresel emperyalistlerin taşeronu” olma işlevi gören “terör örgütü”nün sözcüsü, müslüman Kürt halkının inançlarını ve hassasiyetlerini hiç önemsemeden,“Rasulullah’a hakareti basitleştirme”ye çalışıyor. Peygamberimize (sav) hakaret edenlere haddini bildirenler için de fetvayı basıp, “bu anlayışı sadece müslümanlar değil, bütün insanlığın mahkûm etmesi gerekiyor” diyor.

Yani dileyen dilediği gibi Peygamberimize hakaret edecek, ama mü’minler bunu “fikir özgürlüğü” sayıp susacak, öyle mi?

Hatta bununla da yetinmeyip, “Rasul dostları”nın “Rasul’e hakaret”i hoş görmelerini öğütleyecek kadar yüzsüzleşiyor: “Velev ki Hz. Muhammed’e hakaret ettiler. İslam’da bunun cezası dergiyi basıp, 12 kişiyi katletmek midir? İslam’ın adaleti bu mudur?”

Şimdi birileri de Allah ve Rasulü’nün hükümlerini sayıp, “he valla, budur” dese, kabul mü edecek? Hayır! Soru formatında kanaatini kusuyor; aslında“İslam’ın adaleti bu değildir” diyor. Hem de İslam’a ve müslümana karşı savaşan, kan akıtmayı varlık sebebi sayan bir “terör örgütü”nün “politik temsilcisi” olduğu halde.

Sözcülüğünü yaptığı terör örgütünün “batıl dava”sını “hak mücadelesi”, katliamlarını “haklı eylem” sayarken; hassas damarına basılan “inanan insan”ın canından çok sevdiği “Peygamberine hakarete tahammül edememe”sini eleştirip; “velev ki hakaret ettiler, ne olmuş yani?” diyecek kadar çirkinleşebiliyor. İslam’a karşı saldırılarında sicili çok kötü Fransız dergisine arka çıkan “yerli İslam düşmanı” bir gazeteyi haklı bulmayı da ihmal etmiyor: “Cumhuriyet gazetesi tıpkı Başbakan Davutoğlu’nun yaptığı gibi dergi ile dayanışmaya gitmiştir.”

Gördünüz mü, Sayın Başbakan’ın Fransa’daki “tiyatral gösteri”ye katılması nasıl da kullanılıyor!

Hatırlarsanız, bu noktaya gelineceğini 13.01.2013’teki “Sayın başbakan’a teklifimdir” başlıklı yazıda dile getirmiştim. Bakın işte, şimdi bunu kullanan kullanana. Bu durumda Başbakan’ın, bu vebali üzerinden atacak bir hamleyi acilen yapması gerektiğinden sanırım duyarlı hiçbir müslüman kuşku duymuyordur.

Demirtaş, “bütün müslümanlar vicdanlı olmak zorundadır; Paris’teki katliamın arkasında kimsenin durmaması lazım” diyerek, meseleyi “yapılan hiçbir muameleye ses etmeyen”, “uysal koyun”a dönmüş“üretilmiş/biçimlendirilmiş müslüman vicdanı”na havale ediyor. Zira“İslam’ın esaslarına/hükümlerine göre duyarlılık kazanmış mü’min vicdanı”na bakıp orada kök salan “İslam ölçüleri”ne vurduğumuzda, Peygamberimiz’e yapılan hakareti hoş karşılayacak hiçbir şey bulamıyoruz!

Bu noktada, daha önce dikkat çektiğim bir hususa değinmezsem,“müslümanın vicdan aynası”na bakmamış olurum. Sosyal medyada bazı Ak Partililerin Rasulullah’a (sav) hakarete varan sözlerinden örnekler verilerek deniyor ki: “Bunlar yaparken sesiniz çıkmadı, Fransızlar yapınca ayağa kalkıyorsunuz!”

Doğru bir söz, ama “samimiyet”ten yoksun. Çünkü, evet doğrudur, benim de 04.01.2015 tarihli “AK Partili Milletvekilleri ne yapmaya çalışıyor?”başlıklı yazımda bir kısmına dikkat çektiğim bu tür söylemler maalesef var. Rasulullah’a hakaret içeren bir sözü kim söylerse söylesin, bunu onun yanına kâr bırakmamak ve gereğini yapmak, özellikle de “buna asla izin vermeyeceğiz” diyen Sayın Başbakan’ın omuzlarına binmiş bir yüktür. Ak Parti içinde Peygamberimize ve dini değerlere aykırı söylemi olanları tesbit edip, konumu ve görevi ne olursa olsun “gereği”ni yapmalıdır.

Ancak böyle diyenler lafzen doğru deseler de, sözlerinde samimiyet yok. Çünkü bunlar, Fransa’da yapılana ya da Cumhuriyet gazetesinin yaptığına ses etmeyip, “bak, yanındakiler de böyle yapıyor, buna niye bir şey yapmıyorsun?” diyerek, sadece “politik infaz”ı hedeflemiş, aslında“Peygamberimizi savunma dertlerinin olmadığı”nı izhar etmiş oluyorlar. Zira Fransız dergisinin veya Cumhuriyet gazetesinin yaptığını “fikir özgürlüğü”olarak tanımlamak başka ne anlama gelir ki? Ne ki, dedikleri de doğru.

Hep şunu söylerim: Başkası yaptığında hata sayıp tavır koyduğumuz şeyin aynısını içimizden biri yaptığında da aynı tavrı göstermediğimiz müddetçe, samimiyetimiz de, haklılığımız da her zaman sorgulanacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Köse Arşivi