Sevmek Çok Zorlaştı
Yakında İslam kardeşliğinden bahseden üç yazı yazmıştık. Bu konunun ne kadar önemli olduğunu bir yorumcu yersiz bir soruyla göstermiş oldu: “Siz bunları yazıyorsunuz ama bu zamanda bunlara uyan var mı?”
Yoksa sen ol kardeşim.
Madem ki iyidir, niye sen olmuyorsun? Bir de ben olayım, yazı için yetmez mi?
Sonra bunlar bizim dinimiz, amelimiz, huyumuz, genel özellik ve karekterlerimizdir. Önce bilmek, sonra yaşamak, daha sonra da yaymak gerekir. Vazife bu. Allah tertip ile yapmaya muvaffak eylesin.
Şimdi bu konuyu tamamlayan ve taçlandıran bir hususa dikkat çekelim; Biz Müslüman isek, birbirimizi Allah için sevmek zorundayız. Bu işin lamı cimi yoktur.
Mü’min olmadıkça cennete giremeyiz. Birbirimizi sevmedikçe de kamil bir mü’min olamayız. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem’den gelen bu kadar basit bir formüldür bu. Bunun başka bir yolu da yok yani.
Allah Teâlâ’nın rızası için buğzetmek de vardır elbette. Önemli olan dengeyi yakalamak.
Ebû Hüreyre (r.a.)'den: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
«Allah Teâlâ kıyamet günü şöyle buyurur:
«Nerede benim rızam için birbirini sevenler? Benim gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bu günde onları kendi gölgemde gölgelendireceğim.»(Muvatta)
Yine Ebû Hüreyre (r.a.)'den Resûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğu rivayet edildi: «Kendi gölgesinden başka hiç bir gölgenin bulunmadığı günde (kıyamet gününde) Allah yedi kişiyi kendi gölgesinde gölgelendirir (rahmetiyle muamele eder):
Âdil devlet başkanı, Allah'a ibadetle yetişen genç, Mescidden çıktığı zaman tekrar dönünceye kadar-kalbi oraya bağlı olan adam, Allah yolunda sevişen, bu sevgiyle birleşen ve bu sevgiyle ayrılan iki kişi, Allah Teâlâ'yı tenha bir yerde zikredip gözlerinden yaş akıtarak ağlayan adam. Güzelce soylu bir kadın kendisini davet ettiğinde: «Ben Allah'tan korkarım» diyen kimse. Sadaka verdiğinde sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek şekilde onu gizleyen kimse.» (Buharı, Tevhîd, 97/33; Müslim, Bir, 45/48, no: 157)
Yine Ebû Hüreyre'den (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyur¬duğu rivayet edildi: «Allah bir kulunu sevdiği zaman, Cebraile:
«— Ben filan kimseyi sevdim (ondan razı oldum), onu sen de sev.» buyurur. Onu Cebrail de sever, sonra gök halkına seslenerek:
«— Allah filan kimseyi sevdi siz de seviniz.» der. Onu gök halkı da sever. Sonra onun sevgisi yeryüzünde halk arasında da yayılır.»
îmam Malik diyor ki: Allah bir kula buğz edince, buğz etme hususunda da böyle söylediğini zannediyorum. Yani Allah bir kişiye buğz edince Cebrail'e:
«Ben filan kimseyi sevmiyorum, sen de sevme! diye emreder. Onu Cebrail de sevmez. Sonra gök halkına seslenerek:
«—Allah filan kimseyi sevmiyor. Onu siz de sevmeyiniz.» der. Bunun üzerine yerdeki insanlar ondan nefret ederler. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 274).
Ebû îdris el-Hâvlânî anlatıyor: Dımaşk camime (Şam Ümeyye camiine) girdim, bir de baktım ki dişleri parlak, güzel yüzlü bir genç ve etrafında insanlar toplanmış, bir şey hakkında ihtilaf edince ona müracaat ediyorlar ve onun sözünü kabul ediyorlardı. Onun kim olduğunu sorduğumda:
«—Bu, Muaz b. Cebel» dediler. Ertesi gün erkenden (mescide) gittim. Onu bulduğumda benden daha erken gelmiş namaz kılı¬yordu. Namazını bitirinceye kadar onu bekledim. Sonra huzuru¬na gittim, selam verdim ve dedim ki:
«—Vallahi ben seni Allah rızası için seviyorum.»
«— Vallahi mi?» dedi.
«—Vallahi!» dedim. Tekrar:
«—Vallahi mi?» dedi.
«— Vallahi!» dedim Yine:
«—Vallahi mi?» dedi.
«—Vallahi!» dedim.
Bunun üzerine abamdan tuttu, beni yanına çekti ve dedi ki:
— Sana müjdeler olsun: Ben Resûlullah (s.a.v.)'in «Allah Teâlâ buyuruyor k: “Benim rızam için birbirini seven, benim rızam için bir arada oturan, benim rızam için birbirini ziyaret eden ve kendilerini benim rızama adayan kimselere benim muhabbetim vaciptir.” buyurduğunu duydum.”(Malik, Muvatta)
Bunlar bize mutlak lazımdır ve bu dünyada kazanılır. Öldükten sonra iş biter. Öyleyse bunları kazanmak için ölümü beklemenin anlamı yoktur.