La Zona: Yasak Bölge
Başlık, bir film adı. Latin Amerika sinemasından müthiş bir film.
Burger King’de dayak yiyen Suriyeli çocuk haberini biliyorsunuz. Burger King’le veya Ak Partili sâhibiyle meseleyi sulandırmayalım. Dayak yiyen çocuğun Suriyeli olması da mühim değil. Aynı hareketi bizden biri yapsa gene o dayağı yerdi. Zîrâ, artık, güvenlik diye bir tabumuz var ve onu tehdit eden şeyleri yok etmek meşrûlaşmaya başladı. Güvenlikten kastım, hem can güvenliği hem de yaşam tarzının tehdit edilmesi. Bu yüzden, bu menfûr hâdiseye, -her ne kadar ucu Ak Parti’ye dayandırılmak istense bile- tepki verilebilmesini önemsiyorum.
Şimdi size bir hikâye anlatacağım. Gerçek bir hikâye.
Vaktiyle, bir arkadaşım, Sapanca’da, sekiz âdet villadan müteşekkil bir siteden yazlık ev aldı. Göl manzaralı, etrâfı meyve ağaçlarıyla çevrili, havuzlu, çok şirin bir siteydi. Adını yazmıyorum.
Site sâkinleri, genellikle, hafta sonları gelip kalıyorlardı. Yaz gelince de sürekli.
Sitenin bir bekçisi vardı. Çok dürüst, çalışkan bir adam. Müştemilâtda kalıyor; sitenin her türlü işine yetişiyordu. Hanımı da bâzen evlere temizliğe gidip üç beş kuruş bütçeye katkı sağlıyordu. Fakat, bu bekçinin biri kız biri oğlan, iki çocuğu vardı. Böyle bir yerde çocukları bağlayamazsınız. Bahçelerde koşturup oynayan çocuklarla oynamak isterler doğal olarak. Akşamları yapılan garden partileri seyretmek isterler, engel olamazsınız. Daha da vahimi, havuz başına gitmeye cüret ederler.
Buraya kadar, meseleye âşinayım. Bundan sonrası, arkadaşımın dilinden.
Yazlık sâhipleri, bir süre sonra, bekçiyi uyarmışlar. İki çocuğa, havuz başını ve parti keyfi yaptıkları bahçeleri yasaklamışlar. Olmamış. Çocuk bu, yasak dinler mi? Arada bir, yasak bölgeye girmişler. Yazlıkçılar, bekçiyi, tekrâr uyarmışlar. “Hafta sonu, çocukları gönder.” demişler.
Bu yazlıkçılar, beyaz Türk falan değil. Ben, beyazlamaya çalışan yurdum insanı diyeyim; siz, sonradan görme deyin.
Zavallı bekçi! Âilesini hafta içi getirip hafta sonu ilçedeki evine bırakarak bir süre idâre etmiş. Fakat, yazlıkçılar hafta içi de kalmaya başlayınca, ikiye bölünmüş. Net bir şekilde, “Âilen buraya gelmesin.” demişler.
İşte tam burada, “Sen olsan ne yapardın?” sorusu önem kazanıyor. Hani şu, TRT’deki programın adı olan soru. Önce, aklınıza takılan soruya cevap vereyim. Arkadaşım hiçbir şey yapmamış. Sınıf atlamanın bazı kuralları var ne de olsa. Bahçe partilerine, havuz sefâlarına mesâfe koyabilen arkadaşım, burada âciz kalmış. Belli mi olur, “Sana da güle güle.” diyebilirler çünkü.
Şimdi soruyorum Aziz Okuyucu! Sen olsan ne yapardın? İyi düşün, cevap ver. Çünkü, hikâyenin devâmı çok hazin.
Yaz bitmiş. Okullar açılmış. Bekçi yukarıda, eşi ve çocukları aşağıda yaşayıp giderken birgün acı haber gelmiş. Bekçinin oğluna, okul çıkışında araba çarpmış ve ölmüş.
Haberi duyan site sâkinleri, koşa koşa cenâzeye gitmişler. Ortada görmeye tahammül edemedikleri çocuğun cenâzesine. Utanmadan sıkılmadan başsağlığı dilemişler. Artık suçluluk duyguları ne kadar tavan yaptıysa diğer çocuğu alıp misâfir etmeyi teklif etmişler. Anne vermemiş tabi. Yanlış hatırlamıyorsam cevap bile vermemiş.
Perşembe günü, Yasak Bölge filmiyle devâm edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.