Paris’in yüreğine düşen korku
Paris’i derinden sarsan karikatür olayından artık söz etmeyeceğim... Gerek de yok... Avrupa ülkelerinde hangi sokaktan geçerseniz geçin, hangi marketin kapısında durursanız durun arkadan bir ses ya “merhaba” diyor veya “selâmünaleyküm”...
Avrupa’da halk deyince, Müslümanlar da var işin içinde.
Her beş marketten birisi Türk olunca, Avrupalı’nın Haçlı huyu tutmuş olsa da, bir yorgan bir yastık giden bu yabancı insanlar yerleştikleri şehirlerde söz sahibi olmaya başladılar.
Müslüman halk, Avrupa’ya sesleri ile solukları ile birçok insani mesajlar veriyor.
Ne var ki yaşlı nüfus Avrupa’nın belini büktü.
Yollara düşen işaretlerden anladığımız, Viyana’daki yenilgi Avrupa’nın İslamlaşması ile tamamlanacak. O yüzden İslam-ı istikbale umutla bakıyoruz.
Afrika içlerine kadar sirayet eden Batı sömürgeciliği hızını kesti.
Artık Kızılderili’leri kılıçtan geçirerek ganimet elde edilecek başka bir Amerika da kalmadı.
NATO denilen aldatmaca da tarihten silinmek üzeredir.
Osmanlı İmparatorluğu sonrasında iki asırdan fazla baskınlara, yağmalamalara, işgallere katlanan İslam alemi uykusunun uyanıklığa dönüştüğünün farkında.
Sultan 3. Murad, “Uyan uykusu çok gözlerim uyan” demişti.
Uyanıyor... İslam dünyası uyanıyor...
Doğu Türkistan’dan tutun da okyanusları çevreleyip aynı yere dönüp gelen kocaman bir dünyanın başımızın üstünde büyükçe bir davası olduğunu biliyoruz...
İnsanlığın sorumluluğunu taşıyan bir milletiz biz.
Bütün kavimler, ümmet farklılığında İslam kardeşliğine doğru akıyor.
“Üstünlük ancak takvadadır” ayeti baş tacımız.
Ümmet bu acı çeken ümmet, “Allah Resulü’nun sancağı dibinde bizi haşret” duası ile yatıp kalkıyor. Batılılar’ın demokrasi aldatmacasına karşı Barbaros sefer hazırlığında.
Pür telaş PEGİDA’cılar (ırkçılar) devrede.
Freien Presse gazetesine konuşan Alman milletvekili Erika Steinbach:
“Almanya’nın birçok yerinde Alman çocukları göçmenlerin yanında azınlıkta kalıyor. Örneğin futbol kulüplerinde azınlıkta olan Alman çocukları, Türk aksanıyla konuşmaya başladı. Ayrıca artık onlar gibi dünyaya bakıyorlar. Alman ailelerin ‘Bu durum nereye varacak” endişelerini anlıyorum. Halkını savunmak istemesi doğal.”
Erika, ırkçı da olsa realiteyi (gerçeği) yakaladığından bir bakıma da haklı. Eskiden Avrupa, özellikle Almanya muhtaç olanlara gurbet yeri idi.
İşin garibi, o günkü muhtaçlara Avrupalı bu gün her şeyi ile muhtaç.
Nüfusu ile muhtaç, üretimi ile muhtaç, elemanı ile muhtaç...
Ülkemizin Cumhurbaşkanı AB ütopyasına sesleniyor:
“Artık size ihtiyacımız kalmadı.”
Size de kalmadı, tefeci İMF’ye de kalmadı...
İlk gidenleri hatırlıyorum, define bulmuşçasına çantaları dolu olarak dönüyorlardı.
Almancılar geldi, etiketler tersine!..
Şimdi o tip bir dönüşün şansı kalmadı.
Defineler tükendi, ekonomik büyümeler durdu...
Şu anda üretimi ile tüketimi ile, piyasası ile Türkiye’ye gıpta ile bakıyorlar.
Bundan sonrasında Türkiye var.
Geri kalmış ve de toprağı ile yeraltı servetleri sömürülen Müslüman ülkeler için Anadolu’nun yeni bir umut ışığı olması Avrupalı’yı derinden, ta derinden düşündürüyor.
Osmanlı yeniden dirilirse “ne olacak halimiz?” diyorlar...
Haçlı denilen sürüleri sürükleyecek ruh dünyası da kalmadı.
İlahlar düştü, ateistlik rağbette... Kiliselerin kapıları kapalı.
Şimdi o tarihi kiliselerin bir kısmında çan yerine ezan sesleri yükseliyor.
Öyle buyurmuştu Bediüzzaman:
“Türkiye Avrupa’ya Avrupa da İslam’a gebe”.
İşte o yüzden, Paris’i korku sardı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.