Hisseli harikalar kumpanyası
İnadına dekolte giyinin; inadına mini etek giyinin.” Alkış, alkış.. “İnadına kızlı erkekli oturun.”
Alkış, alkış...
İlk cümleyi Soner Yalçın sarfetti. Alkışlandı. İkinci cümleyi Uğur Dündar sarfetti. O da alkışlandı.
El elin eşeğini türkü söyleyerek ararmış. Uğur Dündar, evlendiği Türkiye güzeli Yasemin Baradan’ı ortalara çıkarmayan, kimselere göstermeyen adam. Salondan bir tâne kadın çıkıp da “Eğer samîmiysen önce karın gelsin otursun. Mini ve dekolte giysin. Nasıl yapıldığını bize öğretsin. O kadın da biz değil miyiz?” demedi. Alkış, alkış, alkış..
Şunu özellikle ifâde etmek istiyorum ki bu sözlerimden Uğur Dündar’ın, karısını sakınmasını eleştirdiğim zannedilmesin. Aynı hassâsiyeti başka kadınlara göstermemesini eleştiriyorum.
Beni esas şaşırtan, Soner Yalçın’ın mezar taşları hakkında söyledikleriydi. Osmanlı mezar taşları meselesinden ortalık yıkılıyor; adam “Osmanlı’da doğru düzgün mezar taşı yok. Cumhu- riyettir mezar taşını yücelten” dedi. Aynen böyle dedi. Salondakiler ne yaptı?
Alkış, alkış, alkış... Yalandan kim ölmüş? Mezar taşı meraklıları iyi bilir. Karı dırdırından ölen bile var ama, yalan söylemekten ölen yok. “Peki bu kadar mezar taşı nereden çıktı?” diye soran da olmadı.
Alkış, alkış, alkış..
İnadına çağrısı yapan Soner Yalçın, boynundaki papyonunu da savunarak “Devrimci budur; estetik değerdir...” falan dedi. Yalçın’ın internetteki resimlerine göz gezdirdim. Oldukça “free” takılan bir tip. Bazı fotoğraflarında pazarcılar gibi gömleğinin 2-3 düğmesi birden açık. Herhâlde, devrimcilikten sıyrılıp halka yakın olduğu zamanlar olsa gerek.
Papyonu Atatürk’ün emâneti olarak takıyormuş. Daha sonra taktığı papyon için özür diledi.
“Kabul ediyorum, programda taktığım papyonum çok kötüydü. Halbuki evimde çok daha güzel papyonlarım vardı. Bu nedenle, Cumhuriyetçi dostlardan ve yoldaşlardan özür dilerim.”
Soner Yalçın’ın yazılarına şöyle bir bakayım dedim. Evinde çok güzel papyonları varmış ya yazarken hep papyon taktığına karâr verdim. Papyonla yazı ne alâka derseniz şöyle:
Aklı başında bir köşe yazarının, o yazıları yazması için beynine oksijen gitmemesi lâzım. “Bunun sebebi de herhâlde papyondur” diye bir sebep buldum kendimce. Yoksa, koskoca yazar okuyuculara bile bile yalan söyleyecek değil ya.
Yoldaş kelimesi, pek bir dikkatimi çekti. ”Bakalım Yunanistan’ın sol iktidarına ne demiş?” diye merâk ettim. Kelebek (Papyon, kelebek demektir) takmamış; kelebek olup uçmuş, uçmuş. “Berkin’in kardeşi Alekis iktidârda”ymış. CHP’nin hatâlarını sayarak nasıl iktidâr olacağını tek tek sıralamış. Hâfızanın ihâneti işte.. Papyonu unutmuş. Öyle ya CHP papyona ihânet ettiği için iktidâr olamıyor.
Ya arkadaş! Yunanistan’da iktidâra gelen Thipras, değil papyon, ömründe kravat takmamış. Artık bir karâr verin. Solcu musunuz, Kemalist misiniz? İkisi bir arada olmadığı için yıllardır debelenip duruyorsunuz. Mustafa Suphi ile Mustafa Kemal arasında bir karâr verin artık. Ellerin iktidârına imreniyorsunuz ama elin oğlu adam gibi solcu. Solcu nâmusu var.
Yalçın’ın Thipras’ı övdüğü yazısında şöyle bir ifâde dikkatimi çekti:
“Nihat Genç’in dediği gibi, perde açıldı.”
Perde yeni açılmadı. Biz, yıllardır, bu “Hisseli Hârikalar Kumpanyası”nı seyrediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.