Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Dost güçler, çelişkiler ve sınırdaki Türk Bayrağı

Dost güçler, çelişkiler ve sınırdaki Türk Bayrağı

ABD eninde sonunda bu çelişkileri çözer mi, yoksa çelişkiler yumağını daha da çoğaltıp Türkiye ve Ortadoğu’nun hâlihazırdaki durumunu ehven-i şer görüp devamından yana bir tercih mi kullanır?

PKK daha birkaç yıl önce ABD’nin terör listesindeyken nasıl oldu da bugün dost güçler hanesine yazıldı? Kobani’de ABD ile PKK arasındaki ittifakın terör listesindeyken inşa edilmediğini kim ileri sürebilir?

David Phillips, Henry Barkey ikilisinin Kürt sorununun çözümü için hazırladıkları ve CIA’nın da onayladığı raporun Türkiye tarafından doğru dürüst incelenmeden önü arkası hesap edilmeden kabulü sonucunda siyalaşma ve sözde ateşkes macerası elbette ki çözüm süreci faslından kamuoyunda bir rahatlama, “analar ağlamasın” sloganını gerçekten bağrı yanık duyumsayan kesimlerde bir huzur içinde mutmain nefs rüzgârları estirmedi değil, ancak bir üst kattan manzarayı seyrederek senaryo üstüne senaryo geliştiren global statükonun da bölgedeki hesaplarını merhale merhale geçerli kılmasına hizmet etti. 

De-facto olarak Irak’ta oluşturulan ve ilk başlarda Irak’ın toprak bütünlüğünün korunacağına dair garantiye rağmen Türkiye’ye kendi menfaatine imiş gibi kabul ettirilen Kuzey Irak lakırdılarından sonra handiyse oturmuş bir kavram olarak ortaya çıkan Kürdistan ya da Doğu Kürdistan Suriye’deki global tuzaktan sonra Batı’daki adaşı ile buluşturulacakken Türkiye müttefik sandığı ABD’den nasıl bir kazık yediğinin şuuruna vardı ve o telaşla Kobani’de adını koyamadığı IŞİD, ID, ISIS, DAİŞ, DAEŞ, DAESH, DEAŞ  ile zımnî bir çıkar birliğine itelendi.

İçerdeki teröristlerin yurt dışına çıkarılacağı CIA ve MİT arasındaki PKK transferi anlaşması sanıldı ki, Suriye’de muhalefet kanadına gülü bir destek kazandıracak…

Öyle ya, Türkiye Suriye’de muhalefeti açıktan destekliyordu ve Türkiye’de muhalif tarafları topluyordu. Özellikle İslamcı bir hükümetin tıpkı Mısır’daki gibi Suriye’de Esat sonrası iktidara gelebileceği ihtimaline sıcak bakmayan ABD Türkiye ile Suriye konusundaki hedef birliğinin dışında işlere soyundu. Türkiye ise bir müddet ABD ile Suriye politikasının aynı olduğunu vehmedip durdu. 

Türkiye’den Suriye’de savaşacak öyle İslamcı bir kuvvetin varlığı da pratikte söz konusu olmayacağı için yani gidip orada buradaki gazetelerde arzı endam eden arkadaşların eline silah alıp cihada soyunamayacağı açık olduğundan Türkiye’nin üst aklı PKK teröristlerinin bu transfer sırasında Irak değil de Suriye’ye yönlendirilmesinin faydalı olacağını düşündü. Bu, hem Kürt sorununun çözümü için sürdürülen barış sürecine katkıda bulunabilecek, hem de aleyhte yapılanan bir şiddet potansiyelinin lehte kullanılması gibi müthiş bir proje olarak algılandı. Kırk bin teröristin Suriye’de muhalefet yanında Esat’a karşı savaşması bulunmaz bir nimetti. Bir taşla iki kuş vurduğunu zanneden Yenimahalle, hükümeti ikna etti. 

Fakat geçen zaman içinde görüldü ki, PKK’lılar da iletişim imkânlarını iyi değerlendiriyorlar ve onlara göre Tayyip Beyin ABD ziyaretinden umduğu sonuç çıkmadı, işte o zaman savaş sonrasında masada kim kalacak diye soruşturup Esat’la masaya oturacakları anlaşılınca savaşmayıp Kuzey Suriye’de bir Batı Kürdistan hayali kurmaya başladılar.

ABD de artık açıktan bölgedeki bütün silahlı Kürt unsurları, müttefiklikten de öne koyup dost kuvvetler addetti. İşte ondan sonra Türkiye telaşla Batı Kürdistan kurulmaması için ama bu arada da müttefik yalanına sadık kalarak bir yandan çözüm süreci söylemine, diğer yandan ABD ile dostane ilişkiler sürdürme faslına devam etti. Ama bu arada da hem İslam dünyasına bir hançer gibi saplanacak olan, hem de Türkiye’nin Ortadoğu’daki milli çıkarlarına aykırı olabilecek ikinci İsrail yapılanmasına engel olabilecek her türlü manivelayı kullanmaya kalktı. Fakat gecikmişti. 

Kobani konusunda Sayın Erdoğan’ın sinirli açıklamaları ve Sayın başbakan’ın Kobani selamı ile yapılmak istenenler işte bu içerde ve dışarıdaki David Phillips - Henry Barkey projesine râm olmanın getirdiği sonuçlardır. İç içe çelişkiler yumağı…

Türkiye, madem ABD çelişkiler yumağından hoşlanıyor, ben de bu çelişkileri artırır ve oyun içinde oyun kurarım hesabında… Kobani’ye yatırım rüşveti, Çözüm süreci ile dış politikanın çorbaya döndürülmesi, sınıra dev Türk bayrağının dikilmesi, IŞİD gitse de ben buradayım uyarısı vs.

Yunus’un dediği gibi: Bir ben vardır bende benden içerü…

Ne sakıncası var?

Ama Türkiye’ye maliyeti fazla…  Ayrıca milyonlarca Müslüman kanı pahasına…

Gönül isterdi ki, bin yıllık terkibin izi sürülerek Ortadoğu kalemine sadık kalınarak ecdâdın yaptığı gibi bir millî plan yürütülsün ve bütün taraflar da bu yeni barış ortamını pax-Ottomanica gibi pax-Türkic diyerek alkışlasın…

Bunun mümkün olabileceğini Ortadoğu Su Barışı kitabımızda teferruatıyla anlatmıştık. 

Okuyan kim?

Türkiye siyaseti ve bürokrasisi millî bir tez üretemez. Kendinizi dinletebilmeniz için isminizin David ya da Henry olması lazım gelir.

Cengiz olması bile yetmez…basliksiz-34.gifbasliksiz-35-001.gif

Rubai

Bayrak

Bayrak namustur, bayrak vatandır insana

Şimdi bayraksız kalan yurduna yansana

Yakışır mı köle olmak senin şanına

Üstünde ölü toprağı var uyansana

Günün Tweet'i

El Muîd

Bozulan her bir şeyi düzeltir tekrar tekrar

Ona niyaz etmeli ondadır doğru karar

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi