Dindar oyları HÜDA PAR’a kaptırmayın!
Güneydoğu’ya terör açısından değil de bir müellif, bir gözlemci olarak bakarsanız çok şeyler görür ve anlarsınız. Oralarda gerçekten her şey değişik, her şey bambaşka...
Adliye koridorlarında geç saatlere varan duruşmalar...
İnsanlar o kapılarda yorgun ve de stresli.
Davalar genelde adam öldürmek, uyuşturucu ticareti...
İşin garibi camiye giden kimleri de uyuşturucu kullanıyormuş...
“Adam namazında niyazında uyuşturucu kullanır mı?” deyince, hakimler gülüyor:
“Geç onları, görsen bizde ne davalar var...”
Birisi de oralı olmadığımı anlamış olacak ki bana bakarak konuşuyor:
“Bu yöre insanı yabancıya saygılı, kendi aralarında tavuk için adam vururlar.”
Güneydoğu’da cinayetler, kaçakçılık, uyuşturucu, terör bir arada...
Terör esnafı bıktırmış... O yüzden nüfusun büyük bir bölümü dışarıda.
Birisi de Yalova’da mukim, sırf 21 olan plakası yüzünden aracına zarar verdiklerinden şikayet ediyor. Bir diğeri Bursa’da iş kurmuş. Onun da yakındığı:
“Muhasebesini bana vermek isteyen müşteriye Diyarbakırlı olduğumu söyleyince defterlerini kaptığı gibi çekip gitti. Buralarda dışlandığımızın farkındayız...”
Vay benim kardeşlerim...
Eskiden Doğu Karadeniz’de G.Doğulu ilaçlık için bulunmazken şimdilerde Van’dan Karadeniz illerine otobüs seferleri var. Tabi ki kaynaşma açısından olumlu bir gelişme...
Tuncelili sakalı bir karış dede, onun da derdi terör.
Hayvancılık ve deri ticareti yapıyormuş.
Her seferinde teröristlere haraç nevinden koç, koyun, keçi...
Yatıp kalkıyorlarmış, yemeklerini de veriyormuş.
“Nihayet bıktırdılar” diyor.
“Kölelerin olur, oğlanları dağa kaçıracaklarından korktum. Baktım olmayacak, sattım savurdum, beladan uzak durayım diye İstanbul’a yerleştim.”
Güneydoğu, ırkçılık belasından çok çekti.
Onlar çektiler, devlet de terör yüzünden buralara yatırım yapamıyor.
Proje üreticisi olduğunu söyleyen genç birisi ile havaalanında sohbet ediyoruz.
Diyarbakır’ın tarıma elverişli olmayan dağlık yöresinde rüzgardan elektrik üretme projesini bir şirkete pazarlıyormuş. Anlaşmışlar, çalışmış, masraf da etmiş.
Sonra da jandarma karakol komutanı ile görüşmüş.
Komutan demiş ki, “beyefendi senin bu yatırımını korumam için bir alay askere daha ihtiyacım olacak, değilse bir gecede yel değirmenlerinin işini bitirirler.”
Şirket yetkilileri duyunca kaybolmuşlar. Yaptığı masrafları da alamamış...
Hasılı eskiden bu yörelerde Ermeni devlet projesi yüzden çok insaf telef oldu, şimdi de Kürtçülük belası Kürtler’i telef ediyor... Sonuçta olan Kürtler’e oluyor.
Belediyelerin girişlerinde “Kobani’ye selam” diye Kürtçe yazılar var.
Kobani’nin 200 bin nüfusuna Türkiye bakıyor, sen de harabelere, gözyaşlarına selam yolluyorsun. Ne imiş? Bu döküntüler, bu yıkımlar Kürtçülüğün zaferi imiş...
Kobani halkı yıkıldı örgüt zafer naraları atıyor.
Aynı zafer için(!) yarın da Güneydoğu’ya iştah kabartacaklar.
Yıkacaklar, dökecekler zafer diyecekler.
O yüzden barış süreci aleyhtarı sıkı bir propaganda var.
HDP barajı aşamazsa barış süreci bitermiş.
Nasıl barışsa, nasıl birden bitiyorsa!
Birileri Kürt halkının kaderi ile oynuyor.
Rahatı ile, huzuru ile, geleceği ile...
Ey Müslüman Kürt halkı!..
Güneydoğu bir Irak olursa bu günleri iğne ile ararsınız.
Bu arada sokuşturuyorlar:
“Aman ha dindar oyları HÜDA PAR’a kaptırmayın.”..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.