Barış böyle mi olacak?
Müjdat Ulağ, 9 kardeşin en büyüğü…
Kendisinden küçük kardeşlerinin 6’sı üniversite öğrencisi… Kardeşlerine harçlık göndermek için gece-gündüz demeden çalışıyor, çabalıyor… Hepsi de zor şartlar altında üniversiteyi kazanmışlar ve yine zor şartlarda okullarını bitirmek için çırpınıyorlar.
Ailenin durumu ortada… Durumları kısıtlı…
Böyle bir tabloda, zor şartlar altında Tunceli’den çıkıp, üniversiteye gitmişler…
Ancak Van’da okuyan kardeşlerinin içine düştüğü karanlık tuzak hayatlarını zehir etmiş durumda.
20 Yaşındaki Feramuz Ulağ… Ailenin en büyük umut kaynağı, çünkü tıp fakültesini kazanmış ‘doktor’ olacak, Van 100.Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi 3.sınıf öğrencisi…
Ta ki 1 Aralık 2014 tarihine kadar…
O tarihten beri Ulağ ailesinin en büyük umut kaynağı Feramuz ortalarda yok.
Çalmadık kapı bırakmamışlar…
En sonunda izini buluyorlar ve yetkililerden aldıkları cevapla dünyaları kararıyor: “Oğlunuz, PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katılmış”.
“Nasıl olur, bizim çocuğumuz üniversiteye gidiyordu, hangi ara aklına girdiler, hangi ara onu kandırdılar” diye dövünüyorlar.
Ama nafile… Feramuz’u bulamıyorlar, sesini bile duyamıyorlar.
Çevrelerinden akıl verenler çıkıyor. “HDP’ye gidin size yardımcı olurlar” diye…
Resmi makamlarda çözümü bulamayınca çaresiz, istemeye istemeye HDP’nin yolunu tutuyorlar.
PKK’nın siyasi örgütlenmesi olarak çalışan parti önce: “bizimle alakası yok, bulamayız” dese de, ailenin kararlı duruşu karşısında “oğlunuz şu anda Erbil’de, şu adreste, gidin görün” deniliyor.
Ailenin büyük oğlu Müjdat ve anne Fidan Ulağ, yollara düşüyor.
Daha önce bilmedikleri yerlerde, çaresiz ve güvensiz bir ortamda çocuklarını görme hevesiyle Erbil’deki adrese gidiyorlar.
Ama gittikleri adres boş çıkıyor, soruyorlar, soruşturuyorlar, herkes 3 maymunu oynuyor.
Hatta peşmergelerin kontrolündeki bölgede daha fazla dikkat çekmemeleri konusunda uyarılıyor ve çaresiz bir şekilde Türkiye’ye geri dönüyorlar.
Ulağ ailesi kararlı, Feramuz’un kandırıldığından ve örgütün ağına düştüğünden eminler. Çocuklarını örgütün elinden alabilmek için her yolu deniyorlar, tehditlere boyun eğmeden, cesurca olayın üzerine gidiyorlar.
Son çare olarak kamuoyunun dikkatini çekebilmek için açlık grevine başladılar.
Anne Fidan Ulağ ve çeşitli üniversitelerde okuyan 6 çocuğu 8 Şubat’tan beri grevdeler. Basının ilgisini kısmen de olsa çektiler, ancak HDP’lilerin ve dolayısıyla PKK’nın da nefretini üzerlerinde topladılar.
Ailenin büyük oğlu Müjdat Ulağ’nın sözleri ise son derece çarpıcı:
“Bu ülkede çözüm süreci, barış süreci denilen bir ortamda bizim çocuğumuzun götürülmesi, bu barışa nasıl bir katkı sunacak? Analar ağlamasın diye yola çıkılan bir barış sürecinde benim annem her gün gözyaşı döküyor. Bu nasıl bir barış sürecidir? Barış sürecinde böyle bir şey olabilir mi, böyle barış olabilir mi? Bizim çocuklarımızı okullarından alıp götürerek mi barış yapacaklar, barış böyle mi olacak?”
Kardeşi, üniversitede okurken örgütün ağına düşen Müjdat Ulağ’ın sözleri o kadar çarpıcı ki, fazla söze, yoruma gerek bırakmıyor.
Ulağ ailesi, cesur olan ailelerden, peki ya sessiz çığlıklar, onların sesi kim olacak, onların çocuklarını kim kurtaracak?
***
Gençler üniversitelerden kandırılıp, dağ kadrolarına götürülürken,
Üniversitelerde terör örgütü at koştururken,
Öcalan, Türkiye’nin önde gelen fakültelerinde sınav sorusu yapılırken,
PKK’ya tepki gösteren gençler okullardan uzaklaştırılıp, PKK paçavrasını açanlar el üstünde tutulurken…
Bir daha soralım: “Barış böyle mi olacak?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.