İdam cezasının vicdani ve teknik gerekçeleri
Kıymetli bir Emniyet Müdürü dostumuzun, “Ne Özgecanlar biliriz ki; hiçbirinizin haberi yok..! ” şeklindeki vaziyet tespiti ve vahşet eşiğini defalarca aşan suçlardaki artışla alakalı istatistikler, vahametin derecesini ortaya koyuyor. Her yıl binlerce yavrumuz kayboluyor, tecavüze ve istismara uğruyor, organ mafyalarının ve sapıkların kurbanı olup canlarına kıyılıyor... Ahlaki terör ve kadın cinayetleri zirve yapıyor... Sokak ortasında aleni cinayetler işleniyor... Cezaevleri Cumhuriyet tarihinin doluluk rekorlarını kırıyor... Sadece sınırlarımız değil; yaşadığımız şehirler, kapımızın önü huzur ve güvenden yoksun hale geliyor…
En son yaşanan rahmetli Özgecan olayında olduğu gibi, tüm kamuoyunda öfke patlamasına yol açan ve yürek sızlatan suçların artmasıyla birlikte, modern cezalandırma yöntemlerinin vicdanlardaki adaletsizlik algısını engelleyemediği düşünceleri de artıyor. Yüreklerin bir türlü soğumadığı kamuoyunda ise” idam cezası geri gelsin” sesleri yükseliyor!
İdam Cezası’nın “sınırları gayet iyi çizilerek ve içeriğinin genişletilmesine imkân vermeyecek bir düzenleme” şartıyla geri gelmesinin sorunun çözümüne ciddi katkılar sağlayacağını düşünenlerdenim. Çünkü:
1-) Olaya vicdanları sızlatıp öfke nöbetlerine sokan hunharca işlenmiş suçlar veya ideolojik kaygıların etkisi altında biçimlendirilmiş suç tanımları penceresinden bakmıyorum. Haksız yere hayatı yok etmeye karşı, hayatın en büyük müeyyidesi olan “Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.” ilkesi mucibince “ taksirli suç ve meşru müdafaa kapsamı dışında kalan; planlı veya plansız, kasten, bilinçli bir biçimde işlenen cinayet” suçunun failine idam cezasının uygulanmasını istiyorum…
2-) İdam cezasına, salt bir ‘caydırıcılık’ olarak değil de, salt bir ‘cezalandırma’ olarak bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bu son derece önemlidir. “Caydırma ve ıslah“ hakikatte başka disiplinlerin asli gayesidir, “ceza“ ise hukukun ve adaletin asli gayesidir. İdam cezası verilen en ağır cezadır; belirli ağır suçlara verilir ve “özel” bir cezadır. Sadece sosyal hayatta ve vicdanlarda infial yaratan suçları işlemeye niyetleri olanları en etkili şekilde caydırmak için değil, insanların vicdanındaki adaleti ve adalete olan güveni sağlamak amacıyla idam geri gelmelidir.
3-) Türkiye’de ömür boyu hapis cezası ile alakalı bir gerçek toplumdan gizlenmektedir. Mesela, rahmetli Özgecan’ın katili “canavarca his saikiyle cinayet işlemekten” ömür boyu hapis cezası alacak. Lakin “Cezaların İnfazı Hakkında Kanunlar” da ki esnekliklerden ötürü (iyi hal, şartlı tahliye hakkı vs) 10 ila 20 yıl arası hapiste yattıktan sonra şartlı tahliye hükümlerinden yararlanıp salıverilecektir! Yani ölüm cezası yerine konulan ömür boyu hapis cezasına mahkûm olanlar, hiçbir zaman ömür boyu hapiste kalmamakta, yani hapiste ömürlerini tamamlamamaktadırlar. Yani mevcut ömür boyu hapis cezası, işlenilen suçun “tam karşılığı” değildir. İnsanlardaki adalete olan güveni güçlendirici bir rol ifa etmemektedir. Bunun içindir ki insanlarda adaleti kendi elleriyle sağlama güdüsü sürekli aktiftir!
4-) Türkiye’de yaşama hakkının kutsal olduğu, ölüm cezasının insan haklarına aykırı ve geri dönüşsüz bir ceza yöntemi olduğu yolunda eskiden beri bir propaganda yapılmaktadır. Ama her nedense “insan hakları“ kavramı hep suçlular için kullanılıyor; suçluluğu ispat edilmiş kişiler için “sırf yaşıyor diye” hak haline dönüştürülüyor. Geri dönüşsüz biçimde öldürülen maktule ait olan hak ve merhametler ise askıya alınıyor! İşte bu iğrenç hümanizm riyakârlıklarını hiç ama hiç hazmedemiyorum!
Hülasa
Gönül ve barış adamı Mevlana Celalleddin Rûmi, “İdam suçluyu cezalandırmak için değil suçsuzu korumak için yapılır” der” Fîhi Mâ Fîh” adlı eserinde…
Ünlü yazar Garraud ise “Ölüm cezasında ibret–i müessire vardır” der…
Her işlenen suçun; hem ateşin düştüğü yerde, hem toplum vicdanında, hem de hukukta aynı oranda karşılığı olmalıdır. “Yaratıcının koyduğu sınırlar dâhilinde” doğru uygulandığı sürece, dünyanın en iyi adalet sistemi olarak gördüğüm ve 2 / 179’un emrettiği “hayat sırrı” ile aradaki engellerin kaldırılmasına vesile olacağına inandığım “İdam Cezası”nın tekrar geri gelmesi gerektiğini düşünüyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.