Aydın Doğan desteği haketmiyor
'Aydın Doğan’ın derdi Hilton arazisi' diye yazdım.
Dava açtılar.
Kaybettiler.
Şimdi birinci ağızdan doğrulandı.
Rafineri için Başbakan’ın kapısına dayandı dedim.
“Yalan” dediler.
Şimdi kendileri doğruluyorlar.
Ne yazdıysak doğru.
Aynen 3 milyar dolarlık vergi kaçakçılığının doğru olduğu gibi.
Biz hep doğruları yazdık.
Aslına bakarsanız Aydın Doğan, vergi kaçakçılığında köşeye sıkışmıştı.
Ama '27 Nisan e-muhtırası', Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve erken genel seçim imdadına yetişti. 3 milyar dolar yerine 275 milyon YTL ödediler. İş kapandı. Doğan medyası seçimlerde AKP’yi destekledi.
Şimdi yine seçim havasına girilirken, Aydın Doğan medyası yine yüklenmeye başladı.
Rafineriye lisans, Hilton arazisine imar ve ucuza kapatılan bir televizyonun karasal yayın izni lazım. Seçim zamanı hükümet sıkıştırılırsa bunlar hallolur diye düşünmüş olmalılar.
Başladılar bastırmaya.
Sonunda Başbakan patladı. “Hodri meydan” dedi.
Çünkü Doğan’ın gözü doymak bilmiyor.
Başbakan anladı ki, bugün bunları verse, yarın yeni talepler gelecek.
Çıktı açıkça meydan okudu.
Aslında bir gazeteci olarak benim burada Aydın Doğan’dan, yayıncıdan yana tavır almam gerek.
Ama Aydın Doğan’a “Gazeteci” demek mümkün mü?
Gazete dediğin doruları yazar, her zaman yazar, herkese karşı yazar.
Doğan medyası öyle mi?
Onlar için haber demek, Aydın Doğan’ın çıkarları demek.
Medya aracılığıyla bilek bükmek, haksız rekabet yapmak, ticari avantaj sağlamak demek.
Bunun için ben burada Aydın Doğan’ın tarafında olamıyorum.
Çünkü bana göre Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumun en büyük sorumlusu Aydın Doğan ve onun medyayı kullanma biçimi.
Aydın Bey şimdi çıkmış, veryansın ediyor. Namustan, şereften, haysiyetten dem vuruyor.
İyi de Taha Akyol gibileri Ankara’ya yollayıp iş bitirmeye çalışan, başbakanlardan haksız kazançlarına aracılık etmesi için ricacı olan birinin bunları söylemeye ne hakkı var!
Sen adam gibi gazetecilik yapsaydın, hepimiz bugün arkanda olurduk.
Bugün ne yazık ki, olamayacağız.
Çünkü haketmiyorsun.
Hilton ve vicdan
Aydın Doğan, Hilton’a ekstra imar izni talebini sanki dünyanın en normal, en doğru işiymiş gibi talep ediyor.
Buna benim lugatımda arsızlık denir.
Hilton arazisinin imar izninin arttırılmasına neden karşı olduğumu ve Aydın Doğan’ın bunu neden bu kadar ısrarla talep ettiği bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum.
Aydın Doğan, Hilton’u 255 milyon dolara satın aldı.
Doğan burayı satın aldığı zaman arazinin imar izni 0,7 emsaldi.
Yani burada yaklaşık 45 bin metrekarelik bir inşaat yapılması mümkündü.
Aydın Doğan, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’den bu imar iznini 2,7 emsale, yani yapılabilecek inşaat alanını 233 bin metrekareye çıkarmasını istedi.
Sarıgül bunu halletti.
Ancak Büyükşehir’in onayı gerekiyordu.
Biz bunu haber yapınca iş yattı.
Yaklaşık 2 yıldır Aydın Doğan bu meseleyi halletmeye çalışıyor, bunun için Başbakan’a kadar gidiyor, gerekirse şantaj, baskı yapıyor.
Çünkü ortada büyük bir rant var.
Hilton’un bulunduğu yer Türkiye’nin en değerli arazisi.
Burada yapılacak bir inşaatın metrekare satış fiyatı, ortalama olarak 10-12 bin dolar civarında olacak.
233 bin metrekarelik bir inşaat, Aydın Doğan’a en az 2,5 milyar dolar getirecek.
Arazinin 254 milyon dolar olduğu, üzerine yapılacak 233 bin metrekare inşaatın da 250 milyon dolar tutacağı hesaplanırsa Aydın Doğan yatırdığı toplam 504 milyon dolar karşılığında 2,5 milyar dolar alacak ve 2 milyar dolar para kazanacak.
Bunun adı haksızlıktır, soygundur.
Çünkü Hilton arazisi imar planı değişikliği yapıldıktan sonra satılsaydı an az 1,5 milyar dolar ederdi.
Ve bu para Emekli Sandığı’na yani emeklilere, dullara, yetimlere giderdi.
Şimdi ise bu para Aydın Doğan’ın cebine gidecek.
Benim vicdanım bunu kabul etmiyor.
Aydın Doğan'ınki ediyor olmalı ki, bunun için Başbakan, Belediye Başkanı demiyor, kapı kapı dolaşıyor.
NOT: Değerli okurlar bu konudaki yazılarım sürecek.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hiç değilse 70 yaşından sonra para için değil, haysiyetimiz için yaşadığımız zaman.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.