“Üzülmeyin, Hak Yerini Bulur”
"Üzülmeyin, başınıza çok işler gelecek. Sizi çok rahatsız edecekler. Üzülmeyin, hak yerini bulur. Onlar şeriatı kaldırmak istiyorlar. Şeriat-ı garra (parlak şeriat, İslâmiyet) incelir, ama yine de kopmaz. Onun sahibi Allah'tır. Bir koruyucusunu gönderir, yeniden İslâmiyeti ihya eder." (Bediüzzaman Said Nursi)
Yeni bir başlangıç yapmalı Müslümanlar. Eski hatalar, pişmanlıklar bir yana bırakılmalı, üzüntüler unutulmalı. Artık kardeş olduğunu hatırlamalı, Allah'ın ipine hep birlikte sarılmalı; birlik olmalı.
Aramızın açılmasına ve birlik ruhumuzun zayıflamasına sebep olan kin, haset ve düşmanlık duygularını kalplerimizden söküp atmalı, yerine sevgi, tesanüd ve kardeşlik duygularını yerleştirmeli. "Eğer mü'min iseniz Allah'tan korkup-sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resulü'ne itaat edin" (Enfal Suresi, 1) hükmü gereği dargınlıklar bitmeli.
Günümüz dünyasında açlık, yoksulluk, parasızlık en önemli sorunların başında gelmektedir. Yönetimdeki ve ekonomideki aksaklıklar, savaşlar, baskıcı yönetimler insanların yoksulluk çekmelerine neden olmaktadır. Bütün bunlar yaşanırken, Müslümanların bir araya gelmemeleri, dahası bunu istememeleri çok büyük yanılgıdır. Aralarında mezhep, görüş ve uygulama anlamında çeşitli farklılıklar olsa da bu, “…birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. (Hucurat Suresi,13) ayetiyle bildirildiği gibi tanışıp kaynaşmaları içindir. Farklı olmaları birbirlerinin din kardeşi oldukları gerçeğini değiştirmez. Vicdanlı Müslümanlara düşen, Kur’an ahlakı gereğince bu kardeşliği korumak ve güçlendirmektir.
Bugün Müslümanlar arasında ihtilaf konusu olan konularda fikir birliğine varılamaması nedeniyle tartışma ve çatışmalar yaşanmaktadır. Oysa ihtilaf yerine aklın ve vicdanın yol göstermesiyle ittifak olmalı, kanlı ideolojiler yok edilene kadar fikir mücadelesi sürmelidir.
İnkârcılar her dönem inananlarla mücadele ederler; bu Allah'ın sünneti gereğidir. Kalpleri kararmış, acıma duygusunu yitirmiş, değerleri hiçe sayan, dini alay konusu edinen kimselerin kötülüklerine son vermek için, vicdan sahibi samimi inananların, yeryüzünde kötülüğün yerine iyiliği ve güzelliği öngören Kur’ân ahlâkının yaygınlaşmasına çalışmaları gerekir.
Dünya hayatını, sahip olduklarını kaybetmek, yaşlılık ve ölüm korkusu gibi onlarca korkuyla yaşayan inkârcıların, hayatlarını, Müslümanların aleyhine kötülük düzenleyip örgütleyerek geçirmeleri gerçekten mucizevî bir olaydır. İmanı yaşamayan, tevekkülü bilmeyen bu kimselerin buna güç yetirebilmeleri ilginçtir. Açıktır ki Allah, kurdukları hileli düzenlerini onlara çekici kılmıştır.
İnkârcılar düzenleri ile başarılı olduklarını, müminleri zor durumlara soktuklarını, korkuttuklarını zannettikleri anlarda bile, gerçekte bozulmuş, ters dönüp ‘kötülük çemberi’ başlarına geçmiş, kendilerine musibet olarak dönmüş bir tuzağın parçalarını seyrederler. Sonucu ve sonlarını henüz görmediklerinden galip geldiklerini düşünürler. Oysa küfrün bütün tuzakları, Allah’ın dilemesiyle küfür için mağlûbâne, müminler için galibâne kurulur.
Bugün de insanları Allah inancından uzaklaştırmak için küfrün kurduğu her tuzak, Allah'ın vaadi gereği bozulacaktır. İnkarcılar sapkın fikirlerinin etkili olduğunu zannederek başarılı olacaklarını zannetmişlerdir. Kurdukları düzenin mağlubane yaratıldığının bilincinde olmadıklarından, aldanmışlardır. Zorluk zamanlarında müminlerin gösterdiği sabır ve tevekkül Allah’ın yardımını getirir, üzerlerindeki tüm ağırlıkları kaldırır.
Allah, Kur'an’da, kâfirler ve müşrikler istemese de nurunu tamamlayacağını, İslam'ı tüm dinlere üstün kılacağını, yeryüzünde güçten düşürülenleri önderler yapacağını, onları mirasçılar kılacağını ve Kur'an ahlâkının yeryüzüne hakim olacağını buyurur. O, vaadinden asla dönmez. Allah'ın gücünü gereği gibi takdir eden samimi inananlar işte buna inanırlar.
Allah'ın sünneti gereği inananlar her zaman güçlüdürler ve Allah her zaman onların yardımcısıdır. İnkârcıların kurdukları tuzaklar dağları yerinden oynatacak kadar güçlü de olsa, Allah'ın fırkası her zaman galip gelecektir.
Sorunların çözümü, bütün Müslümanların Peygamber(asm)’ın ışığıyla aydınlanan yola uyması, birlik olmasıdır. Allah'ın ipine sarılmak, Allah’ın buyruğudur; namaz ve oruç gibi bir buyruktur. Namaz kılmamak nasıl büyük bir yanılgı ise, İslam âleminin birleşmesini istememek de büyük bir yanılgıdır.
Birlik olmaları yalnızca Müslümanların değil, tüm insanlığın çektiği sıkıntılara -Allah'ın izniyle- son verecek, dünya barış, huzur ve mutluluğa kavuşacaktır. Böylece Kur'an ahlakının güzelliklerinin yaşanmadığı hiçbir yer kalmayacaktır. Bu Allah'ın vaadidir ve O’nun dilemesiyle gerçekleşecektir.
Kur'an insanları özgür kılmak, zayıf bırakılmışların eziyet görmemesini istiyor. Müslümanların yetime ve yoksula yardım etmelerini buyuruyor. Ve birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye etmelerini. Zulmü, kan dökmeyi, can yakmayı değil, merhameti emrediyor. Kur'an ahlâkının hâkimiyeti ile yeryüzündeki kan, ıstırap ve acı denizleri nur denizine, muhabbet denizine, sevgi denizine dönüşecektir.
"Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile." (Saff Suresi, 9)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.