Fuat Avni’de kilitlenen istihbarat
İstihbarat, MİT yapılanmasında tek başlılığını bir türlü koruyamıyor. Geçmişte JİTEM, Batı Çalışma Grubu gibi istihbarat görevi yapan birimler vardı.
Şu anda bile her kurumun istihbarat birimi var.
İşin içine yabancı istihbaratlar da dahil olunca frekanslar oldukça karışır.
Her telden çalarlar, bazen dalaşırlar, sürtüşürler...
O yüzden, gelmiş geçmiş iktidarların istihbaratlarla başları hep dertte olmuştur.
İstihbarat gayesine uygun olarak çalışmadığında yanıltmakla kalmaz, telafisi mümkün olamayan sonuçlar da olur. Cumhuriyet döneminde yapılan birçok hatanın altından istihbarat yanılgısı çıkar. İstiklal Mahkemeleri’nin astığı insanlara isnat edilen suçun en büyüğü ve de af edilemezi İngiliz veya Yunan casusluğudur... İstenmeyen İngiliz casusudur...
Oysa ki İngiliz Tanzimat’tan beri işin içerisinde, bilmediği yoktu.
İdam edilenler tablosuna bakıyoruz.
Hilafet Ordusu subaylarından Saffet Nezihi Yunan casusu...
Ahmet İhsan Bey İngiliz casusu...
Karzak Süleyman Paşa İngiliz casusu...
Tevfik Bey İngiliz casusu...
Bir de 1921’de yaşanan Mustafa Sagır olayı var.
Bu kişinin Hindistan’dan geldiği, İngilizce yanında çok iyi Türkçe bildiği söylenir.
Halifeliği kurtaracak diye Hintli Müslümanlar’ın Mustafa Kemal’e göndermiş oldukları bir milyon lira gibi yüklü bir para yanında hediyeler getiren kişi...
Bu kişi Mustafa Kemal’in şahsında Milli Mücadele’yi desteklemekte olup bulunduğu evin kapısında Türk Ve Hint Uhuveti İslamiye Cemiyeti yazısı dikkatlerden kaçmıyordu.
Ne var ki Cumhuriyet’in ilk yıllarında halka verilen sözlerin aksine ileride yapılacak batılılaşmaya yönelik inkılaplar için bu gibi İslami cemiyetler sakıncalı görüldüğünden, Mustafa Sagır takibe alınarak İngiliz casusu suçlaması ile Kılıç Ali’nin başında bulunduğu mahkemenin adaletine (!) teslim edildi. Yakalandığında güya Afgan kralını öldürdüğü gibi Mustafa Kemal’i da öldüreceğini itiraf edince hakkında verilen idam cezası Ankara’da infaz edildi...
Rahmetli Menderes ile arkadaşlarını ipe götüren istihbarat zaafıdır.
Şimdi de Fuat Avni takma ismi ile birileri ortalıklarda dolaşıyor.
Özelliği, cemaatçilerin başına gelecekleri önceden Twitter hesabından haber vererek ortalığı karıştırmak. Cumhurbaşkanı’nın kızı Sümeyye’ye suikast yapılacağına dair bilgileri her an dinlendiği bilinen telefon muhaberesi ile ifşa ederek Fethullah Gülen’i hedef göstermek.
Tarafları kızıştırmak, veya bu tip kriptoyu ortalığa saçarak Sümeyye’yi suikast konusu haline getirmek. Cumhurbaşkanı “kimsin sen, erkeksen çık meydana” demiş olsa da asıl erkeklik istihbaratta.
Bul ve çıkar da maharetini görelim.
Bunun gibi elemek istenilenler için sicillerine bir takım sakıncalı bilgiler yazarak imtihanı yapan heyetin eline tutuşturanlar var. Bunlar yeni değil, 12 yıldır iktidar kadroları arasında cirit atıyorlar. Olup bitenlere iyi bakmak lazım...
17 Aralık Başbakan Erdoğan’ın şahsına yönelik darbe girişiminde cemaatin alet olduğunu kabul etmeyip de hâlâ inadı ayak diremek hatandan öte büyük bir kabahattir.
Ancak “git Cumhurbaşkanı’nın kızını öldür, bunu da telefonla aleniyete dök” gibisinden bir kurguyu kimse kimseye yutturmaya kalkışmasın.
Elbette ki bu da Danıştay cinayetinde cebine Vakit gazetesini koyarak elini kana boyayanın bir benzeridir. Aradaki yangını körüklemeye yönelik bir senaryo.
Hele de seçim arifesinde şeytanlar ortalıklarda cirit atıyor.
Hatta öylesine ki kimin eli kimin cebinde belli değil. Bu tip haberlere gazeteci mantığı ile yanaşarak bodoslamadan manşete çekmek yerine iyice araştırmak, sormak, bilmek lazım.
Bir zamanlar da Yeşil kod adlı birileri vardı, şimdi de Fuat Avni olayında istihbarat tıkanıklığı olduğunu görüyorum. Bir Hakan Fidan’la olmuyor demek ki.
Mili İstihbarat konusunda devletin daha çok işi var...
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde şehit edilen kardeşimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu olayı bana göre istihbarat zaafıdır. Arzı dinleyen istihbarat bu olayları önceden nasıl haber alamaz?
Bir yetkili bunun hesabını versin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.