Kaydı Kaleme (KK)
Birilerinin iktidardan intikam almak uğruna geliştirdikleri bitkisel formül, CHP-cemaat ittifakıdır.
CHP imam, cemaat onun arkasında saf!..
Görürsünüz sonuçta ne cemaatin cemaatliği kalır, ne de CHP’nin cehapeliği.
Hani derler ya, “Eşeğin çalıştığı at içindir.”
Sözüm meclisten dışarı, her partinin atlara çalışan eşek takımı vardır elbette.
Cemaate de gece gündüz demeden çalışan ve de serdengeçtiler…
Atlar sermayeyi kediye yükleyince öteye beriye serpişmeler başlar, herkes kendi mayasına uygun yer arar. Bana göre HDP’nin barajı aşması CHP’den kopup geleceklerin sayısına bağlıdır. Değilse, HDP ağzı ile kuş tutsa barajı aşamaz.
Kavmiyetçi çizginin diğer tarafında HDP bağlantılı PYD ile PKK vardır.
Siyonistlerin bir taraftan PYD ile PKK’ya destek verirken, diğer taraftan Türkiye’ye ikinci bir terör kapısını IŞİD yönünden açmak istemeleri boşuna değil. Kim hangi şarkıyı söylerse söylesin, her iki örgüt ile HDP Ortadoğu petrolünde emelleri olanların mahsulüdür.
Bu silahlı örgütlerin mühimmatı, eğitimi dışarıdan...
O yüzden öteden beri IŞİD ile kapışmamızı istiyorlar.
Kapışmayı beceremeyince geliştirdikleri formül, Esed yönetimi ile IŞİD terör örgütüne karşı Özgür Suriye Ordusu’nu eğitmek. Akabinde ABD koalisyon güçleri ile birlikte Esed yönetimine karşı savaşmak. Esed de tasını tarağını toplayıp gidecek.
Karamanın koyunu… Suriye’de nasıl yalnız bırakıldıysak Esed’e karşı birleşme konusunda da yalnız bırakılacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Libya olayında yalnız bırakılmadık mı? Kaddafi’nın linç edilmesine ön ayak olan NATO yanında yer almamızın faturası ağır oldu. Şu anda Türk müteahhitleri Libya’dan kovuluyor…
Hem bu laik Özgür Suriye Ordusu neyin nesi?
Esed rejimi yerine bu orduyu koysalar bile pek de değişen bir şey olmayacak.
Olsa olsa Mısır darbesi sonrasında üçgen tamamlamış olur.
Siyonizm, İslam alemini laikleştirmeden sömüremiyor.
O yüzden bölgede laikliği olmayan bir ülke istemiyorlar…
Son dakikada Süleyman Şah türbesinin taşınması olayı huysuz muhalefet tarafından değişik dallarda yoruma tabi tutulmuş olsa da işin aslı, Türkiye’nin bu beladan geçici de olsa uzaklaşmayı tercih etmesi sonuçta kaçış değil, yerinde ve zamanında bir tedbirdir.
MHP ile CHP konuşmacılarına bakıyoruz, adeta kin ve intikam kusuyorlar.
Korkutucu çehreler, hiddetli ve de ateşli konuşmalar.
Vatandaş bu hali görünce yine AK Parti’ye yöneliyor.
Herkesin mırıldandığı, “bunlardan bir şey olmaz.”
Öte yandan ulusalcı cephede garip gelişmeler var.
Yıllarca birbirlerine kurşun sıkanların Vatan Partisi adı altında birleşmeleri daha da düşündürücü... Demek ki istediklerinde külahları değişebiliyorlar.
Eskiden Komünizm deyince, “namus elden gidecek” anlamında saçları diken diken olanlar bu aşamada komünistliğin ekonomik yapılanma olduğundan konuşmaya başladılar.
Bazıları da milliyetçilikten ulusalcılığa terfi etti...
Bunun anlamı, dün yere tükürdüklerini bugün bal yerine yalıyorlar. Hele de içlerinde her vakit Rahim ve Rahman diyerekten kıbleye yönelenlere bakıyorum.
“Din afyondur” diyen bir ideolojinin peşine düşmeleri herhalde namazda neyi okuduklarının veya secdenin ne demek olduğunun ruhen farkında hiç olmadılar.
“Uydum kalabalığa” hesabına yatıp kalktılar.
Bu arada muhalefet oldukça hırçın, ölçüsüzce iktidara yüklenirken kayıplarını hesaba katmıyor.
Zaloğlu Rüstem misali, çekiyorlar kılıçları sallıyorlar, kime denk gelirse.
Meclis çatısı altında ki kavga bu anlayışın ifadesidir.
O yüzden, bu hali ile muhalefete muhalefet demeye bin şahit ister.
Geçmişte şöyle bir hikâye rivayet edilir.
Adamın birisi umumhane açmak için dilekçeyi götürmüş Konya Valisi’nin önüne koymuş.
Vali evirmiş, çevirmiş sonra da dilekçenin altına not düşmüş:
“Konya’ya bir Pz… k vali gelinceye kadar kaydı kaleme.”
Şimdi de aklı başında bir muhalefet gelinceye kadar KK…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.