#GururlaYerliOtomobil
Vestel'in yeni reklamını görmüşsünüzdür. #Gururlayerli hashtagi ile yayınlanan reklamların eleştirisini yapmak niyetinde değilim. Ama Vestel İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan'ın kendi vizyonunu paylaşmak istiyorum.
“Dijital denince akla Uzakdoğu geliyor. Avrupa dijital devrimi ıskaladı. Biz Türkiye olarak dijital devrimi kaçırmamalıyız, kaçırmayacağız. En büyük sorumluluğu biz Vestel olarak üstlendik. Vestel, Türkiye’nin dijital devriminin öncüsü olacak” diyor.
Dijital devrimin zaten öncüleri var. Bence farklı bir yere oynasalar, daha sağlıklı bir strateji olur.
"Yerli" deyince, yıllardır siyasilerin "yerli otomobil" söylemleri aklıma geliyor. Konu sürekli gündemde ama atılan herhangi bir adım göremiyoruz.
Aslında otomobil kavramında eksen kayıyor.
Alışılmış düşünce tarzımızla, gelecekte kendimizi konumlayamayız. Otomobilde kullanılan "beygir gücü", ilk çıktığı yıllarda at arabalarının yerine konumlandırılmalarından kaynaklanıyordu. Motoru önüne koymalarının sebebi de budur.
Yüzyıl önce, uçaklardan daha önemli olan ulaşım aracı zeplinlerdi.
Yani asıl düşünmemiz gereken araç değil amaç. İster uçarak gidersiniz, ister yürüyerek. Hatta fırlatılarak belki ışınlanarak da ulaşmak bir araç olabilir.
Malum dünyanın en çılgın işadamlarından biri olan Elon Musk, ulaşımda tüp modelini ortaya attı. Paypal ödeme sistemi, Tesla elektrikli otomobil, uzay projesi olan SpaceX onun başlıca projeleri. Hyperloop projesiyle de, uçaktan dört kat hızla giden bir aracı geçen yıl tanıtmıştı.
Gelecek deyince bu da yanıltıcı olabilir. Esnek düşünmeliyiz.
Kentsel dönüşümü tartışıyoruz, alternatif enerjiyi araştırıyoruz, iş yapma şekillerini değiştiriyoruz ama ulaşım deyince alışageldiğimiz çizgide kalacağız öyle mi?
Mesela, dünyanın pek çok yerinde bisiklet modası yaygınlaşıyor. Biyoelektrikli modelleri, otomobillerle yarışmaya başladı. Almanya'da mevcut 60 milyon bisiklete ilave olarak, şimdi elektrikli bisikletlerden yılda en az yarım milyon satılıyor.
Ginger denilen aracın bin bir türlü modeli "araç" konusunda algımızı değiştirmede büyük rol oynadı.
Ya insansız hava araçlarına (İHA) ne diyorsunuz. Yabancıların "drone" dedikleri dört pervaneli küçük helikopterler de, savunma amaçlı kullanılan uçan radarlar da yine İHA olarak tanımlanıyor. Malum "Heron"a karşı yerli "Karayel" ve "Anka" İHA'larımızı da hatırlayalım. Bugünlerde savunma sektöründe bu konuda pazarlıkların olduğu konuşuluyor.
Geçen yıl, Amazon siparişleri insansız hava taşıtlarıyla evlere kadar ulaştıracağını açıklayınca ortalık karışmıştı. Ayrıca Google ve Çinli Alibaba da aynı sistemle kargoları taşıyacağını duyurdu.
İnsan taşıyan drone modelleri bile çıktı. Geleceğin hava taşımacılığını nereye taşıyacağı, bu alandaki yeni kurallarla belirlenecek. Artık İHA satın almak, kullanmak kurallara bağlı.
Drone’ların gün içerisinde uçuş yapmaları için bazı özelliklere ve niteliklere sahip olmaları gerekecek.
Yeni düzenlemeye göre; drone’lar en fazla 25 kilogram ağırlığında yük taşıyabilecek, 152 metreden daha yüksekte uçamayacak ve en fazla saatte 160 kilometre hız yapabilecek.
Bir de İHA'ları kullanmak için 17 yaş üstünde olmak gerekiyor.
Şimdi Amazon, Google ve Alibaba nasıl bir strateji izleyecek bakalım?
Türk girişimcisi, sadece askeri amaçlı değil sivil havacılık için de İHA'ları üretmeyi hedeflemeli.
Yerli olunca gururlanıyoruz haliyle ama hızlı hareket etmezsek, rol kaptırmaya devam ederiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.