Euro İslam yasalaştı
Batıda hep var olan ancak 11 Eylül sonrasında ete kemiğe bürün(dürül)en İslamofobi, Charlie Hebdo saldırılarının ardından maalesef fırtınaya dönüşmüş durumda. Her biri batılı kodlarla örülmüş ve yine aynı kodlara sahip medya organlarınca beslenip büyütülmüş El Kaide, Boko Haram, Şebab ve IŞİD gibi yapılar, filmlerde izlediğimiz, kontrolden çıkan ve sahibini ele geçirmeye çalışan deney hayvanlarını andırıyor. Batı, bir yandan IŞİD ve benzerleri ile mücadele eder(görünür)ken diğer yandan bu amacı gerçekleştirmek uğruna attığı her yeni adımla da bu tür yapıları ve İslamofobiyi besliyor. Kameralar önünde “Savaşımız İslam’la değil, terörle” ve “İslam’a saygılıyız” mesajları verilirken kapalı kapılar ardında Müslümanların haklarını ellerinden alarak kapı dışarı etmenin, İslam’ı yok etmenin planları yapılıyor.
Görünen o ki önümüzdeki süreç, Avrupa’daki Müslümanların hayat alanlarının her geçen gün daha da daraltıldığı bir süreç olacak. Bu yolda ilk haber önceki gün Avusturya’dan geldi. Avusturya’da 103 yıldır uygulanmakta olan İslam yasası, Müslümanların aleyhine değiştirildi. Bu konuda ilk adımı Avusturya’nın atmış olması, Avrupa’da önümüzdeki dönemde yaşanacakların habercisi gibi. Çünkü Avusturya, İslam’ı daha 1912 yılında resmen tanımış tek Avrupa ülkesiydi. Avrupa’da İslam’ı resmen tanıyan ikinci ve son ülke olan Belçika da 1947 yılında çıkarılan bir kararnameyle tanımıştı İslam dinini. Müslümanlar Avrupa’da yerli halktan sonra en büyük dini grup olmasına ve Avrupa’nın bugünkü ekonomik seviyeye gelmesine çok önemli katkılar sunmuş olmasına rağmen tanınmaz. Yahudiler ve yok denecek kadar az olan Hindular tanındığı halde İslam tanınmaz.
Avusturya'da 1912 yılından beri yürürlükte olan İslam Yasası, reform adı altında değiştirildi. Müslümanların birçok hakkını elinden alan yeni İslam Yasa Tasarısı önceki gün yapılan oylama sonucu kabul edilerek yasalaştı. Görüşmeler sırasında tasarı “aleyhine” söz alan aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) Genel Başkanı Heinz-Christian Strache hızını alamamış, daha sert bir yasanın kabul edilmesi gerektiğini söylemiş. "İslam, Avusturya'nın bir parçası değildir.” diyen Strache, “Yasada, minare yasağı ve burka yasağı da olması gerekir. Çünkü bunlar politik birer semboldür. Bu haliyle yasa, hedeften uzak bir yasadır" demiş.
Strache’nin “hedeften uzak” dediği yasanın maddeleri, Müslümanların haklarını düzenlemekten çok Müslümanlar ve İslam üzerinde mühendislik yapmanın hedeflendiğini ortaya koyuyor. Yasada Müslümanların "devlete ve topluma karşı olumlu tutum içinde olmaları", "yasa dışı girişimlerde bulunmamaları" ve "yasalara uymaları" gibi Müslümanları irite edici, ötekileştirici ve hatta suçlayıcı ifadelere yer veriliyor.
Yasanın en çok tepki çeken maddelerinden biri, Avusturya’ya yurt dışından imam getirilmesinin yasaklanması oldu. Müslümanların aylardır süren tepkilerine kulak tıkayan koalisyon hükümetinin en çok önemsediği madde de bu oldu.
Avrupa’da kaldığım yıllarda diğer milletlerin Alman toplumu içerisinde kolayca eriyip gidişine şahit olduğumda, Türklerin bunca yıl görünür görünmez onca baskıya rağmen kimliklerini nasıl muhafaza edebildiği üzerine uzun uzun düşünmüştüm. Sonraları bunun en önemli nedeninin Türkiye ile bağların sıcak tutulması olduğunu, bunun da büyük oranda gelin, damat ya da din görevlisi olarak gelenler sayesinde gerçekleştiğini gördüm. Bunu Avrupalılar da görmüş, özellikle 11 Eylül’den sonra kendilerini Müslümanların kahir ekseriyetini oluşturan Türklerin memleketleriyle bağlarının koparılmasına adamışlardı. Bu yüzden aile birleşimi yoluyla ülkeye gelenlerin sayısını azaltmak ve ülke içinden evlilikleri teşvik etmek amacıyla aile birleşimlerine dil bilme şartını getirdiler. Bunun için en küçük bir ihmalde Türk ailelerin çocuklarını anne babalarından koparıp Hristiyan ailelere verdiler. Bunun için Recep Tayyip Erdoğan’ın yurtdışı ziyaretlerinde Türklerle buluşup onlara hitap etmesini istemediler. Bunun için Türklerin kendi ülkelerindeki seçimler için oy kullanmasını istemediler. Bunun için kapalı kapılar ardında Türk sivil toplum örgütlerinin liderlerine akıl almaz tekliflerle baskı kurup “Türkiye ile bağımız yoktur” açıklaması yaptırtmak için ter döktüler. Bunun için Türkiye’den imam gelmesini istemediler ve kendi ülkelerinde, kendi kontrollerinde imam yetiştirmek, kendi “ılımlı Euro İslam”larını “yaratmak” için okullar açtılar.
Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz da tasarının yasalaşmasının ardından yaptığı açıklamada bu amaçlarını saklamamış, “Başka hükümetler tarafından atanan imamları Avusturya'da istemiyoruz" demiş.
Avrupa’da önünde sonunda bu adımın atılacağı gün gibi ortadaydı. Sürpriz olan bu ilk adımın Avusturya’dan gelmesi oldu. İslam’ı 103 yıldır resmen tanıyan Avusturya bu adımı attıktan sonra artık hiçbir ülkenin benzer kararlar alması sürpriz olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.