Kadir Gecesi Nedir, Bilir Misin?
Her gündüzün ağırlığı gecede, bütün gecelerin ağırlığı Kadir Gecesi’nde. İşte bunun için Kadir Gecesi, hayatın ve hilkatin ağırlık merkezi gecesidir.
Kur’an gelmeseydi kâinat ve varlık, her tülü yaradılış, sırrı çözülemez bir tılsım, bir büyü gibi kalırdı. O, yaradılış bilgisinin ders kitabı olarak bir Kadir Gecesi’nde indi. İşte Kadir Gecesi, kâinata anlamını getiren gecedir.
Kadir gecesinin gizli olması gerektir; çünkü açık ve seçik olarak bir gecenin kutsallaştırılması, Allah’tan başka tanrı tanımama dini olan İslam’a uymazdı; İslam, değil bir insanın, bir gecenin bile putlaştırılmaması için gerekli temeli atmıştır.
Kadir gecesi, hangi gecede bulunduğunun kesin bilinmezliğiyle biraz da öbür gecelerin içinde değil midir? Öbür geceleri de bir projektör gibi aydınlatmıyor mu?
Seni bulmak için, bilen gönül, çöllere bile düşmek gerekseydi, düşerdi. Kutuplarda buzların altında bin yıl kalıp almak gerekseydi, alırdı. Fakat sen kendin geliyorsun. Seni bulmak için arınmış bir kalple aramak yetiyor. En saf bir merhamet gibi kendin geliyorsun. Allah’tan bir bağış gibi, Peygamberden bir armağan gibi, Kur’an’dan bir nefes gibi, sahabeden bir ses gibi, şehitlerden bir hatıra gibi, imamlardan bir ilim gibi geliyorsun. Müslümanların hükümranlığını dünyaya ilan için geliyorsun. Putları karanlığa boğmak için geliyorsun. Velilerden bir müjde, bir mektup gibi geliyorsun. Okuyan için ne kutlu bir barış ve kurtuluş mektubatısın sen.
Ey kutlu gece… Sen, akşam devraldığın eski, yaşlı, çirkin, yıpranmış ve yılmış dünyayı, sabahın ilk akıncılarına yeni, taze, değişmiş, neşeden çınlayan ve güzelliğinin ötesinde bir güzellik bırakmayan bir genç dünya olarak teslim edersin. Sen öyle bir altın gecesin ki, saçtığın altın ışıklarla, önüne ve arkana dizilen öbür geceleri de radyum ışıkları gibi yüreklerinden geçerek altına çevirirsin, inananlar için…
Gözlerden gizli, fakat gönüllere aşikâr Kadir Gecesi! Zamanın kalbinde en doğru ve şaşmaz bir saat gibi çınlayıp giderken, yurdumun üstüne vahyin geçmez izini ve yıpranmaz eserini, ölmez sesini bir kere daha işle!
*Üstad Sezai Karakoç’un “Samanyolu’nda Ziyafet” adlı eserinden derlenmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.