HDP’yi Parlatmak
Bizim zavallı Türk solunun düştüğü durumlara bakar mısınız? Bir zamanlar içinden çıkan Kürtçülüğe esir oldular; sabah akşam Kürtçülük üzerinden kâr devşirmeye çalışıyorlar.
1960’lardan itibaren Kürtçülük sol zeminde vücut bulmuş, larva devresini de politik olarak CHP içinde tamamlamıştır.
Açın 1970’lerde yapılan Kürtçülük eylemlerini; karakola düşen militanın yanında bir CHP milletvekili bitermiş. (Ben demiyorum; Abdülkadir Aygen itiraflarında diyor.)
Ecevit, 1978 idi sanırım, Diyarbakır’a gittiğinde “Doğunun başkentine hoş geldiniz” afişiyle karşılanmıştı da, biz salaklar o cümlenin arka planındaki “Kürdistan’ın Başkentine hoş geldiniz” îmâsını anlamamıştık.
1991’de HADEP’lileri meclise taşıyan gene politik sol olmuştu.
Şu günlerde CHP kemiksiz ve katışıksız bir Kemalist çizgi takip ettiği için Kürtçülükle arasına kara kediler girdi. Bu yüzden ideolojik sol ile araları biraz şeker renk. İdeolojik sol da kendine en yakın politik liman olarak Kürtçülüğü buldu. Stalinist PKK’nın politik uzantısı olan partilerden sonra, halka güya yutturulmaya çalışılan (Sol tarafından bu halk nedense hep salak yerine konur) Türkiye partisi görünümlü Kürtçü parti olan HDP, cilalanmaya başladı.
Selahattin Demirtaş “PKK’ya silahı HDP bıraktırır AK Parti değil.” diyor. Ha şunu daha önce diyeydin! Şecaat arz ederken hırsızlığını söyleyen adamın durumu gibi Demirtaş’ın durumu. Silahsız dönemden politik çıkar umarken, PKK-HDP-silah ilişkisi denklemini Demirtaş’tan güzel açıklayan olmadı. Çünkü bu üçlü ilişki, yeni bir şey değil; baştan beri vardı bu ve Türkiye’de bazı insanlar, politik ikballerini bu üçlü ilişki denklemine borçlular. Bu denklem çözüldüğünde, pek çok insanın politik hayatı da bitecek. O yüzden bütün Kürtler “çözüm ve barış” derken, kandan ve gerilimden nemalananlar, çözüm sürecine karşı çıkıyorlar. Geçen haftadan beri Demirtaş’ın dediklerini okuyun; ne dediğimi anlayacaksınız.
***
Ekranlarda arz-ı endam eden sol aydınlarımızın (!) da dilinde tek bir cümle: HDP barajı geçer.
Tabii bunlar, aç tavuk misali insanlar olduklarından, gönüllerinden geçeni söyleyerek birkaç ay mutlu bir şekilde yaşamak istiyorlar(12 Eylül’den önce de böyleydi bunlar. Ağızlarını bir açtılar mı, sabaha Türkiye’de devrim olacak zannederdiniz).
HDP barajı aşsın; gözümüz yok. Bizim meselemiz, düş görüp hayat gerçeğine toslayınca halka hakaret eden solcu aydıncıklarımızla.
Demirtaş bir genel başkan. O lafları etsin de siz niye fikir namusu kavramı ile aranıza okyanuslar koyuyorsunuz birader?...
Olmuyor işte!...
1961 Anayasasından beri debelenip durduğunuz %30-35’lik bir alandan çıkamıyorsunuz. Solculuk da yapsanız, Kürtçülük de yapsanız; zaman zaman Marksizm’e de yamansanız, mayanız tutmuyor işte. Bugünlerde yamandığınız Kürtçülük alanı da sizi kurtaramayacak. Çünkü o alan, kanla dolu bir alan. Binlerce Mehmetçik kanı ile sulanmış bir alan. O alanda PKK’nın katlettiği Kürtlerin de kanı var. Tekoşin, Rızgari, Ala Rızgari, Kawa gibi Kürt fraksiyonları mensuplarının da kanı var o alanda. Sizin de 12 Eylül’den önce akıttığınız kanlar var orada.
Bu solcuların işi gücü, bu günlerde HDP’yi parlatıp Türk solunu, PKK’ya ve Kürtçülüğe bağlamak.
Tabii gene olmayacak duaya âmin diyorlar; o başka.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.