Hakan Fidan Paradigmasının İflası!
11 Şubat’ta kaleme aldığım “Hakan Fidan Fenomeni!” başlıklı yazımı “… kişiler ve kurumlar hakkındaki en mahrem bilgilere ve zarar verme kapasitesine sahip birinin, hele hele paçalarından sağlam bir şekilde silkelendiğinde eteğinden hangi taşların dökülebileceği bilinmeyen birinin; iktidar partisini yekpâre tutmak adına yapabileceklerinin yahut ‘Putin-vâri’ bir şekilde Başbakanlığa namzet gösterilmesinin siyasi ederinden endişe edenlerin sayısı o kadar çok ki..!” şeklindeki değerlendirmemle bitirmiştim… Âcizane, Hakan Fidan merkezli bu son gelişmeleri de hâlâ bu minvalde değerlendiriyorum.
Vazife yaptığı kurumun “çok önünde” bir konumlandırmayla kamuoyu algısına servis edilen Hakan Fidan’ı bir bürokrat olarak başarılı bulmayanlardanım. Bu tespitimi, kendi kariyeriyle alakalı tasarrufunda bir ay ilerisini dahi ön göremediği ortaya çıkan son kararlarından ötürü yapmıyorum! Hakan Fidan moderatörlüğündeki kurumun “operatif devlet modu” stratejilerindeki başarısızlığı yanında en ciddi başarısızlığının Öcalan üzerinden yürüttüğü “Çözüm Süreci” olduğunu düşünüyorum. Bu sürecin yorucu ve bıktırıcı olduğu kadar, “elde var sıfır”dan öte kayıpları ile verdiği ağır hasarları itibariyle Fidan’ı bu “gitmelere ve
gelmelere” ittiğini düşünüyorum!
Şu anda Çözüm Süreci’nde tüm kontrolü ve beklentilerini kaybetmiş olan Hakan Fidan, bu sürecin geleceğini parlak görseydi kesinlikle istifa etmezdi! Aksine, kendi hakkındaki her türlü olumsuz tasarrufa direnir kurumun başında kalır, önüne gelecek bir tepsi baklavayı da kimseyle paylaşmazdı!
Öte yandan Hakan Fidan, Erdoğan’ı ısrarlarına esas teşkil edecek başka noktalarda sıkça topa giriyordu: Malumunuz siyasi iktidar çoğu kendinden ve yönetişim hatalarından kaynaklanan hataların neticesinde gelişen menfi olayları derhal “olağanüstü şartlar” kıvamına sokuyor… Bu istikamete hem yönettiği kurumlardaki çatışmalara taraf oluyor, hem de çok tartışmalı ve anayasanın ruhuna uygun olmayacak şekilde otorite ve güç kaybını önlemek amaçlı tüm koruma reflekslerini birden harekete geçiriyor. Yönetmeye çalıştığı devleti bu reflekslerle tasarlıyor. İşte bu konularda da ciddi emeği ve moderasyonu olan Hakan Fidan iyice yıpranmıştı! Bence Hakan Fidan gitmeleri ve gelmeleriyle itibarını kaybetse de, geri dönüş şartı olarak daha fazla serbestîyi koparmış ve yetkisini arttırmıştır! En azından ön plana çıkarılan bir figür olarak ileride “ihalenin tek başına kendisine yıkılması” ve “baldıran zehirini tek başına kendisinin içmesi” gibi kaygılarının önünü kesecek ciddi teminatlar almıştır diye düşünüyorum!
Öte yandan, yüzde yüz tarafsızlığın mümkün olmadığı tespitine katılıyorum. Lakin bir kurumun başındaki bürokratın “tarafsızmış gibi” davranma riyakârlıklarından çok, o kurumun “adaletle” ve
“eşit mesafede” sevk ve idare etme ilkelerine zeval verip vermemesi noktasındaki uygulamalarının önemli olduğunu düşünüyorum. MİT gözbebeğimiz gibi hassas ve mühim bir kurumdur. Bu kurum çevresinde gelişen son olaylar kurumu yıpratmıştır. Kurumlar, kişilerin öncelik ve üstünlüklerine bağlı ve bağımlı değildir! Ayrıca bir ülkede sadece vatandaşlar değil, ülkeyi yönetenlerde hukuka uymak zorundadır!
Hülasa
Eşi ile kavga edip baba evine dönen, sonrasında babasının telkinleri ile tekrar eşi ile barışıp yuvasına geri dönen örneği akıllara getiren bu geri dönüş; salt olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rağmen bir “gidiş” ve o kırıldı diye gerçekleşen bir geri “dönüş” sığlığında izah edilecek bir gelişme değil… Ama çok fazla algoritmik düşünmeyi gerektirecek bir gelişme olduğuna da inanmıyorum! Hakkında şaşırtıcı bir şekilde nesnel olmayan onca meziyet yüklenen, ne üzerinde ittifak edilen “somut” bir başarı hikâyesi, ne de skorboarda yansıyan “somut“ bir skor’u olmadığı halde fenomen haline getirilen Hakan Fidan’ın, kendisine izafe edilen mazhariyetleri ve paradigması bu son olaydan sonra iflas etmiştir!
Birkaç yıldır “Kanun devleti mi? Hukuk devleti mi?” yol ayrımında, kararını ilkinden yana kullanan ülke yöneticilerinin neden olduğu Hakan Fidan merkezli son gelişmeler; hem etik değildir, hem de ‘hasbi devlet tecrübesi’ne uymamaktadır!
Ayrıca “yanık odundan taşıyıcı
direk olmaz!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.