İslam Barış Gücü Kurulmalı
Dün, Vatan Gazetesi de haber yaptı; Amerika’da CBS televizyonunun en çok izlenen dizisi Madam Secretary’nin son bölümünde konu Türkiye’de geçen bir CIA operasyonu idi. Başrolünde Téa Leoni’nin (Eski CIA Analisti ve Dışişleri Bakanı Elizebeth F. McCord) oynadığı dizinin 8 Mart’ta yayınlanan 15. bölümünde Beyaz Saray Genel Sekreteri (Russell Jackson), “Türkler son zamanlarda iyice güvenilmez müttefik oldu, Karadeniz’deki tatbikatı iptal edelim, elçilerini de kovalım” diyor. Diziye yansıyan bu bakış açısını sıklıkla bizdeki neo-con uzantılar ve Türkiye’nin son dönemde yalnızlaştığı iddiasını savunan çevreler, -hadi bir de buna Amerikan gazetelerinde ülkeleri aleyhine paralel lobi yapan kirli kalemleri ekleyelim- sık sık yazıp çiziyorlar. Başbakan Davutoğlu’nun son New York seyahati vesilesiyle ve Suriye krizi üzerinden benzer söylemler gittikçe daha da çok dillendiriliyor. İnsan sormadan edemiyor; tüm bu sofistike medya operasyonu, Türkiye’yi ABD liderliğindeki DAEŞ’le mücadele için oluşturulan koalisyona daha fazla çekmek için bir taktik olmasın?
KOALİSYONLARDAN ÇOK ÇEKTİK!
Dizideki ifadeyle “gittikçe güvenilmez bir müttefik hâline gelen” ABD’nin başını çektiği hangi koalisyon şimdiye kadar bölgemize ve bize hayır getirdi? Birinci Körfez Savaşı da dahil olmak üzere, sözde uluslararası terörizm adına Afganistan ve Irak’ın işgali, ardında milyonlarca kayıp ve harap olmuş şehirler, derinleşen mezhep çatışmaları, kan ve gözyaşı bıraktı. Bilançolar malûm, tekrar etmeye gerek yok. En son, Obama’nın ilan ettiği tüm kırmızı çizgiler geçildiği hâlde, stratejik müttefiğimiz, model ortağımız ABD, gizlice Rusya ile anlaşmayı ve Suriyelileri yüz üstü bırakmayı tercih etti. Mısır’da darbeye destek veren, Yemen’de Husi’lere ses çıkartmayan, Suriye’de ve Irak’ta sözde DAEŞ’a karşı operasyon düzenleyip mezhepçi, zalim rejimleri ve DAEŞ’i güçlendiren, İsrail’in devlet terörünü finanse eden ABD hiç şüphesiz 1 Mart Tezkeresi’nin reddinden beri Türkiye’yi istediği çizgiye bir türlü çekemiyor.
BARIŞ GÜCÜ OPERASYONLARI
Birleşmiş Milletler (BM), 1948’den beri 69 barış gücü operasyonu gerçekleştirdi, hâlen de 16 barış gücü operasyonu aktif olarak görevine devam ediyor. Bu operasyonlarda bugüne kadar asker-sivil 123.122 kişi görev aldı. Hâlen devam eden barış gücü operasyonlarının üçü hariç hepsi doğrudan Müslümanlarla ilgili ve çoğunlukla Müslümanların mağdur olduğu çatışma bölgelerinde konuşlandırılmış durumda. Ancak BM’nin ‘adalet’ üretmeyen yapısı ve uluslararası çevrelerde İslam Dünyası’na karşı bakış açısı bu operasyonlara da büyük ölçüde yansıyor.
İSLAM NATOSU, İSLAM BARIŞ GÜCÜ
Konu dönüp dolaşıyor ve İslam Dünyası’nın kendi sorunlarına kendisinin çözüm üretmesi gerektiğine dayanıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nin müessir bir yapıya kavuşmasından İslam Barış Gücü’nün kurulmasına kadar bir çok mesele çözülmeyi bekliyor bunun için de. Merhum Necmeddin Erbakan’ın birçok defa dillendirdiği İslam NATOsu teklifi 2008’den beri ‘İslam Barış Gücü’ olarak İİT’nin de gündeminde. İlginçtir bu teklif ilk defa Şam’da gerçekleştirilen 36. İKÖ Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda şimdi halkını katletmekle meşgul, zalim Beşşar Esed tarafından dile getirilmiş, Mart 2008’de de Dakar’da 11. İKÖ Zirvesi’nde ele alınmıştı. Dönemin Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu da İKÖ Ordusu hakkında bir rapor bile hazırlamıştı. Konu daha sonra Nisan 2011’de gündeme geldi ve benim bir sivil toplum kuruluşu (İDSB) adına yaptığım konu ile ilgili beyanattan birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Endonezya ziyaretinde konuyu tartıştıklarını ifade etti. O gün bugündür İİT’nin küçük bir çalıştayından başka ses çıkmadı İslam ülkelerinden. Arap Birliği’nin Suriye krizinin başında ve iki gün önce terörizme karşı bir ortak ordudan bahsetmesini saymazsak, aslında daimi bir çalışmayı hakeden ve İslam Dünyası için elzem olan böyle bir inisiyatifin hayal olmaktan çıkartılması için Türkiye yeniden ön almalı ve adım atmalı. Çünkü “güvenilmez müttefiklerle” kendi evimizde barışı inşa edemeyiz.
Ancak meşru yönetimlerle kurulabilecek İslam Barış Gücü’nü ve bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan beklentileri yarın, “Barış Yazıları”nda değerlendirmeye devam edeceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.