Mehmet Âkif Bugünü Görmüş
Mehmet Akif Ersoy, Safahat’ında, 1900-1930 arasındaki 30 yılın safhalarını; yani o dönemin kesitlerini verir. 20. yüzyıl Türk tarihi yazacak olanlar, kuru tarih bilgilerinin arkasındaki canlı insan ve toplum yapısını araştırırken mutlaka Akif’i okumalıdır. Akif’in o devirden kesitler verirken, yorumları, tespitleri ve tedavi yöntemleri de teklif eder. Bunlar, sanki sadece o devri değil de, daha sonraki zamanları ve hatta bazılarında (ve hatta çoğunda) günümüzü anlatır gibidir Âkif.
Meselâ Safahat’ın yedinci kitabı olan Gölgeler’deki 19 Eylül 1918 tarihini taşıyan “Şark” başlıklı şiirinde o zaman için de geçerli olan ama bu zaman için de geçerli olan değişik tespitlerde bulunan Âkif, “Gazâ nâmıyla dindaş öldüren bîçâre dindaşlar” mısraını söyler ki, bu mısraı bugünlerde okuyan herkesin aklına, İslâm’ın adını kirleten teröristler gelmektedir.
1918’lerde, Müslüman dünyasını parça pinçik etmeye çalışan Avrupalı emperyalistler, bir an önce Osmanlı’dan kurtulup bu emellerine kavuşmak istiyorlardı.
Bunun için de Müslüman coğrafyada, modernist-rasyonalist ideolojinin vahşi çocuğu kapitalizmin gereği “ulus devletler” türetmeye çalışıyordu. Son derece bilimselmiş ve masummuş gibi takdim edilen bu “ulus devlet” zihniyetiyle, Müslümanlar etnik tefrikaya düşürülüp birbirlerini katlederken, Âkif bu trajediyi yüreğinde hisseden bir aydın tavrı sergilemiştir.
Âkif, her ne kadar 1918’leri anlatırsa da, sözünü ettiği “gaza”cılar, yeni Orta ve Yakın Doğu’da 1980’lerden itibaren türetilmeye çalışılıyor. Bu defaki tuzak, geçen asırda olduğu gibi etnisite ile değil terörist faaliyetlerle gerçekleştiriliyor. Çünkü kapitalist için terör daha ucuz.
Taliban, El-Kâide, Mısır, Libya, Suriye ve nihayet Işid, kendi coğrafyalarında Müslüman katlederken “gaza” yaptıklarına inanıyor. Özellikle Işid’in internet aracılığıyla anında dünyaya ilettiği “silahlı propaganda malzemeleri”nde, gazacı zihniyetin durumunu görmek mümkün.
Katledilen gayr-ı Müslimlerden binlerce daha fazlası, katlediliyor.
Ne tuhaftır ki, katleden de, katledilen de tekbir getiriyor ve böylece tekbir, dünyaya “insan öldürme” ile eş anlamlı bir “suç âleti” olarak sunuluyor.
İşte bu terör örgütlerinin kullandığı vahşet yönteminin Âkif’in 1918’de anlattığı durumdan hiç farkı yok. O zamanlarda da Avrupalıların entrikaları sonucu mazlum Müslümanlar kardeşleri tarafından katlediliyordu, şimdi de mazlum Müslümanlar kardeşleri tarafından katlediliyor. 100 yılda dünyada ve Müslüman dünyasında değişen bir şey yok yani.
1918’lerde Ortadoğu’da kim kan akıttıysa, şimdiki kanları da akıtan güç, anı güçtür. Eline silah alıp insan katledenlerden değil, onlara bu eylemleri yaptıranlardan söz ediyorum. 100 yıllık fotoğrafın tamamını görürsek, arkada, İngilizlerin ihtiraslı yüzlerini görebiliriz. O zamandan bu zamana tek değişen şey, oyuna ABD’nin de kovboy olarak dâhil edilmesidir. Müslüman dünyası, Batı’nın kurgu ve tasarlamaları karşısında, tefrika yerine vahdeti seçtiği müddetçe, gücüne güç katacaktır. Bu yapılmadığı takdirde, 1918’den bu yana yaşanmakta olan acılar yaşanmaya devam edecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.