“Yiğitler Bir Gün Ölür…”
Büyük Birlik Partisi Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının üzerinden tam 6 yıl geçti.
6 yıl önce bugün Kahramanmaraş’ta yaşanan “helikopter kazası” sonucu Hakk’ın rahmetine kavuştu Yazıcıoğlu.
Bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Kişiliği, duruşu ve mücadelesi konularında hemfikir olduğumuz düşüncesiyle,
O’nun ne kadar delikanlı, dürüst bir dava ve devlet adamı olduğunu;
Vatanı ve milletini ne kadar çok sevdiğini anlatmaya gerek görmüyorum.
Ama o kahreden “kaza” olayı…
Üzerine yazılıp çizilecek o kadar çok şey var ki.
Tam 6 yıl geride bırakılmış olmasına rağmen halen aydınlatılamadı; üzerindeki sis perdesi kaldırılamadı!
Çok şey yazıldı çizildi…
İlgili ilgisiz çok sayıda kişi değişik iddialarda bulundu.
Sonuç?
Bir arpa boyu yol alınamadı.
Olayın ilk duyulduğu andan enkaza ulaşıldığı güne kadar ki zamanda yaşananlar ile sonrasında ortaya çıkan bilgi ve görüntüler “suikast ve sabotaj”a dair “derin kuşkular” uyandırırken, sağlıklı bir şekilde hiçbirinin üzerine gidil(e)medi.
Mustafa Destici Başkanlığı’ndaki BBP Yöneticileri’nin, bu kuşkular üzerine yaptığı tüm girişimler adeta “gizli bir el” tarafından engellendi.
Bir kere, arama kurtarma çalışmaları baştan sona “kusur” ve “ihmal”le dolu; hatta “kasıt” şüphesi uyandıran noktalar içeriyor.
Örneğin, Hilmi Çaloğlu vakası?
Kaza olayı duyulur duyulmaz BBP yetkililerini, rahmetlinin eşini, İstanbul’dan gelen arama kurtarma ekiplerini telefonla arayarak, “Muhsin Başkan’ın askerler tarafından sağ olarak kurtarıldığını” söyleyen bu şahıs kimdir ve niçin yapmıştır bunu?
Son derece önemli bir ayrıntı değil mi?
Arama kurtarma çalışmaları sabote edilmek istenmiş olabilir. Neden üzerine gidilmedi, bu şahıs hakkında neden hukuki süreç başlatılmadı?
Yine, bugünkü sürmanşetimizde yer alan detay!
Arama kurtarma ekiplerini yöneten, ilgili devlet görevlilerine çalışmalar hakkında bilgi veren kişinin, olaydan kısa bir süre sonra ABD Ankara Büyükelçiliği’nde Güvenlik Proje Yöneticisi olarak işbaşı yapmış olması enteresan değil mi, incelemeye tabi tutulması gereken bir nokta değil mi?
Helikopterin “kırıma uğradığı” zaman diliminde “orada olmaması gereken bir hava hareketliliği” yaşandığı iddiasının önü neden ve kimler tarafından kapandı?
Bunlar ve dahası soruşturma dosyasında yer alırken, ilgililer hakkında layıkıyla idari ve adli kovuşturma yapılmamış/yapılmıyor olmasının nedeni ne?
Ben bu sorularla meşgulken, görüştüğüm bir BBP Kurmayı, şunları söyledi:
“Birileri eğer bu dosyanın kapatılmasını bekliyorsa, şunu hiç akıllarından çıkarmasın: Muhsin Yazıcıoğlu’nun gölgesi uzun süre bu topraklarda dolaşacaktır! Fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor bugün! Zamanı gelince bu sürecin adil bir şekilde yürütüleceğinden ve üzeri örtülmeye çalışılan gerçekler ile adalet arasında tüm engellerin ortadan kaldırılacağından kimsenin kuşkusu olmasın! Yiğitler bir gün ölür; korkaklar her gün ölür!”