Kişi
“Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir; bir insanı dirilten, bütün insanlığı diriltmiş gibidir.” 7 çarpı yedi şiddetinde, bütün vicdanları titretmesi gereken bu ilahî mesajın, bugünkü Türkiye’de bir değeri yok.
“Dünyanın neresinde bir çocuk ağlıyorsa ondan mes’ulüm ben” diyen büyük Rus yazarı Dostoyevski, sanki bu mesajı daha yürekten anlamış gibidir.
Bırakın dünyanın başka diyarlarındaki çocukların ağlamasını, komşumuzda cinayetler, melanetler, zulmetler yaşanıyor umurumuzda değil…
Ne oldu bize?
Mayamız mı bozuldu?
Soma’da 301 işçimiz hayatını kaybetti, sorumluluğunu üzerine alan bir devletlû çıkmadı.
Yüzlerine bakıyorum, hiç vicdan azabı da
çekmiyorlar.
Sanki hiç ama hiç üzerlerine alınmıyorlar.
Onlar ak zambaklar ülkesinin temiz ve iyi prensleri, kralları gibi huzur içinde mutmain yaşayabiliyorlar.
Hiçbir sorumlulukları yokmuş, kadermiş ve Cenab- Hakk böyle emretmiş. Yani zulmetmiş hâşâ…
Hemen peşinden Ermenek yine az değil 18 işçi..
Reyhanlı’da 53 kişi patlamayla güm… Berhava oldular. Acısını kimse duymadı…
Afyon var bir de… Cephanelik uçmuş… 25 asker şehit..
Uludere.. Yanlış istihbarat… Terörist diye kaçakçıların üzerine bombalar yağdırıldı… 34 kişi hayatını kaybetti.
30 kişi Zonguldak’ta madende grizu patlamasıyla gitti öte âleme…
Hızlı tren raydan çıktı ve 41 kişi öldü.
Dile ne kadar kolay geliyor değil mi?
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir…
Oysa mayamız bozulmadan, en baştaki ilahî emri, daha doğrusu müjdeyi bütün damarlarımızda yaşıyorduk.
Mes’uliyet şuurumuz bize medeniyet
kurdurmuştu.
Ama şimdi her bir şeye yetkimiz var, ama hiç sorumluluğumuz yok…
Şu Japon’un ölümü medyamızda ne kadar da tuhaf bir olay diye geçti…
Japon mühendis Riyoichi Kishi..
Kalkmış gelmiş el alemin ülkesine….
Bir ihale almışlar ve İstanbul İzmir arasındaki Otoyolun Körfez geçiş köprüsünü yapacaklar.
Kendi ülkesinin köprüsü değil yani…
Dünyanın öteki ucunda Türklerin köprüsünü yapacaklar…
Her gün insanların katledildiği, zulme uğradığı, kaza kader süsü verilip cinayetler işlendiği bir ülkenin köprüsünü yapacaklar yani.
İnsan hayatına değer verilmeyen bir ülkenin köprüsünü…
Halat kopmuş gece…
Kimse ölmemiş, kimse yaralanmamış…
Halat kopmuş…
Biliyor ama mühendis adam, biliyor mühendis olarak sorumluluğunu; halat kopması kim bilir kaç kişinin hayatına mal olabilirdi, bunun idrakinde…
Kimse ölmemiş, kimse yaralanmamış ama vicdanı onu rahat bırakmıyor…
Ne yapıyor?
Japonların müthiş geleneğini uyguluyor.
Bence hemen bizim polisler- savcılar adamın aslında bir cinayete kurban gittiğini bulup çıkarsınlar yoksa kötü örnek olur…
Olur mu?
Hiç zannetmem…
En tepeden en aşağıya kadar sorumluluğun zerresini duymayan bir kalabalığız biz…
Maalesef…
GÜNAH KAVRAMI ORTADAN KALKINCA NE DİN KALIR, NE İMAN...
KPSS SKANDALI: KUL HAKKININ GASPI
616 kişi KPSS sorularını çalarak sadece devlet kapısında işe girmedi, 616 bin kişinin ümidini de çaldı.
Bir tweet atmıştım, bir de bu köşede hatırlarsanız bir yazı yazmıştım; hani şu KPSS örgütlü kopyacılığı yani kul hakkının gaspı ile ilgili…
Bir kişiden aldığım cevap beni ok incitti. Ruhum daraldı.
Yıllar boyu duyardım soru çalıp yandaşlarını, ya da cemaat mensuplarını torpille öne geçirenlerin yaptıklarını… Sık sık konferanslarımda kul hakkı gaspının ne kadar büyük bir günah olduğuna işaret ederdim. Uzayan kol bizden olsun mantığının o davayı çökerteceğini söylerdim sakın ha sakın böyle bir şeye yeltenmeyin diye bütün ülkücüleri, alperenleri, grupları, cemaatleri, partilileri, partisizleri ömrüm boyunca uyardım…
Sırf sınıf geçme için kendi kendine kopya çekse insan, bunun yine öğrencilik maceraları arasında bir anı olarak başkasına zararı yok. Yani başka birinin yerini işgal etmiyorsun. İşini çalmıyorsun. Sadece sınıf geçiyorsun…
Ama bu KPSS imtihanında kopya çekmek, hele hele soru çalıp örgütlü bir organizasyonla yüzlerce kişiyi ön sıralara taşımak ve devletin en kalburüstü işlerine sokmak büyük günah.
En büyük kul hakkı…
Zira biliyorum ki, nice genç dirsek çürüterek, gece gündüz çalışarak KPSS’den birkaç puan yüksek almak ve iyi bir iş bulmak için canla başla çalışıyorlar.
Üstelik bunlar milyonlar demek.
Hani şuuyu vukuundan beter diye bir laf var ya…
Öyle bir şey…
Yüz binler emeğinin gasp edildiğini, haksızlığa uğradığını düşünüyor. Bu toplumsal olarak daha büyük bir travmaya neden oluyor. Kısaca mesele millî bir mesele halini alıyor. İntiharlara neden oluyor. Genç dimağlar daha meslek hayatının başlangıcında kötü bir tecrübe kazanıyor. Kopya ile ilgili haberler bile, hayattan ve devlet denen mekanizmadan küsmeye yol açıyor. Milyonlar umutsuzca kötülüğe sürükleniyorlar. Karakter sahibi olabilecek gençler daha o yaşlarda karaktersiz ve yalaka olmak zorunda olduklarını düşünüyorlar…
Ne hazin!...
Acaba devlet büyüklerimiz bu büyük sosyal psikolojik çöküntüyü kavrayabiliyorlar mı?
Yoksa; “ha iyi oldu, KPSS ile bizim dangalaklar iş bulamazlardı, böylece işe adam almamız daha kolaylaştı mı” diye düşünüyorlar.
Dedim ya, aldığım cevap beni çok üzmüştü “kul hakkının gaspı” yayınlandığında…
Ya adam haklıysa!...
Bu da bir kumpas ise…
Cevap şöyleydi: “KPSS sınavında yolsuzluk olduğunu düşünenlerin Allah belasını versin!”
Şimdi her şey ortada…
Bu bedduayı eden şahıs acaba rahat uyuyabiliyor mu?
RUBAİ:
Yıkılmaz bir kal’a, bir burç hayâl ederdik seni
Melânet sistemde bir tunç hayâl ederdik seni
Neden yıktın büsbütün îtimat denen surları
Dürüstlük timsâli bir genç hayâl ederdik seni
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.