“Partili Cumhurbaşkanı” Tartışmalarına Dair...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidar partisinin seçim beyannamesine müdahil olduğuna yönelik beyanları ve ardından yaşananlar, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerine dair tartışmaları tekrardan alevlendirdi. “Partili Cumhurbaşkanı” merkezli bu tartışmalar, muhtemelen, yaklaşan genel seçime kadar yoğunluğunu ve şiddetini arttırarak devam edecek!
Cumhurbaşkanının "tarafsız" olması düşüncesi ve "cumhur"un tamamının gözetilip gözetilmediği merkezli tartışmalar bizim siyasi tecrübemiz içerisinde “uzun süreli iktidarlar” veya “güçlü iktidarlar” döneminde sıkça yaşanmış tartışma alanlarındadır. Mesela Cumhurbaşkanının parti başkanı gibi davranması herkese eşit mesafede adil davranmaması noktasındaki tartışmalar DP’nin kurulduğu ve CHP içindeki muhalefetin sesinin ufak ufak yükseltildiği dönemlerde de sıkça dillendirilmiştir. Fuad Köprülü'den Nihat Erim'e kadar pek çok isim kibar ve politik bir ifadelerle olayın yanlışlığına dikkat çektiklerini ve “Milli Şef” İsmet İnönü’yü bunalttıklarını biliyoruz!
Uzun süreli iktidar tecrübesi sonucu devletin en tepesine oturan İsmet İnönü gibi Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde de, Cumhurbaşkanının aktif siyasete hatta yürütmeye müdahalelerinden kaynaklanan tartışmalar yaşanmıştı. Haliyle günümüz şartlarının müthiş iletişim imkânları, geçmişte yaşanan Cumhurbaşkanının yetki kullanımına dair bu tartışma alanının etkisini daha da arttırmaktadır. Şu anda yaşanan tartışmalar en ufak detaylarına kadar dahi taraflı-tarafsız herkesin ilgisini ve tepkisini çekebiliyor. Hatta bu tartışmalar üzerinden ciddi algı yönetimleri ve propagandalar dahi yürütülebiliyor.
Yine, geçmişte uzun süreli iktidar süreçlerini yürütmüş olan CHP ve ANAP döneminde yaşanan, devletin en küçük hücresine kadar hâkim olma sevda ve mücadelesinden kaynaklanan meseleler, 13 yıllık uzun iktidar sürecine sahip olan ve önümüzdeki seçimlerde bu süreyi uzatmayı hedefleyen Ak Parti döneminin de en ciddi tartışma alanlarındandır…
Gelinen aşamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sürekli anayasal yetkilerinin hatırlatıldığı performans ve faaliyetleriyle alakalı son gelişmeler şüphesiz Anayasaya aykırıdır. Cumhurbaşkanının seçimle gelmesi mevcut Anayasal kurumsal yapıyı otomatikman değiştirmediği gibi devletin nihai siyasi sorumluluğu Hükümet’ten Cumhurbaşkanı’na yer değiştirmemiştir!
Hülasa,
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan seçime çok az bir zaman kala Ak Parti’nin propaganda yüzü olarak seçmenin alıştığı ve Davutoğlu’nda görmediği agresif siyasi tarzıyla “ben buradayım” mesajı verirken, diğer yandan da; Hükümeti sınırlayarak ve Parlamento ile Yüksek Yargı’yı baskılayarak “rıza” ve “iktidar” üretiyor! Genel Seçime kadar koparabileceği ne varsa kopartarak Cumhurbaşkanlığı makamındaki ‘iktidar kapasitesi’ni arttırmaya çalışıyor. Başka önemli bir şey daha yapıyor; Ak Parti kurumlaşmasını kontrolsüz şahıs rekabetiyle yerle bir edilmesinin önüne geçiyor.
Mevcut Anayasal mimaride Cumhurbaşkanı’nın yetkileri bellidir. Anayasa değişmediğine göre bunlardan öte bir şey yapamaz… Cumhurbaşkanı Erdoğan elindeki güç ve otoriteyle ve salıdan salıya grup toplantılarında mangalda kül bırakmayan konuşmalar dışında hiçbir karşılığı ve etkisi olmayan bir muhalefet boşluğu nedeniyle zorlayabildiği kadar sistemi zorlayacaktır. Lakin Anayasanın kendisine verdiği yetkileri genişletmeye yönelik bu zorlamalar siyasi sistemin kaderiyle ziyadesiyle ilgilidir. Eğer sistem daha fazla tahribata uğrarsa Partili Cumhurbaşkanı olarak yaslandığı siyasi partinin sandıktaki başarısı üzerinden mutabakat temin etmeye çalışmasının da reel bir karşılığı olmayacaktır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.