Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Hangi Birinin Üzerinde ve Ne Kadar Durulacak?

Hangi Birinin Üzerinde ve Ne Kadar Durulacak?

Çağlayan Adliyesi’ne gelmeden önce yaşadığımız serüvenleri gözden geçirmekte fayda var. Tarihi bir skandal halini alan Balyozdavası da en azından adaletin cinayeti sayılır... 

Nasıl oluyor da; bir mahkeme 263 kişiye ağır cezalar veriyor, bu cezaları Yargıtay ilgili dairesi de onaylıyor, sonra da Anayasa Mahkemesi “adil yargılama olmadı” deyince,  cezalar bir başka mahkeme tarafından anında kaldırılıyor...

Burada soracağımız tek soru, hangisinin yaptığı doğrudur?

Hele de Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararı mercek altına aldığımızda aklımıza değişik sorular geliyor. Bu mahkeme ceza yargılamasında uzman değil, önüne gelen balyalar halindeki delilleri acaba gereği gibi inceleyerek değerlendirebilmiş midir?

Benim korkum, yarın da bir başkası çıkıp aksini söylemiş olmasın...

Sütten dilimiz yanınca yoğurdu üfleyerek yiyoruz ya...

Buradan 17 Aralık 2014 yılı darbe teşebbüsüne geçebiliriz.

O günde MİT’e ait tırlar durdurularak arama yapıldığında Başbakan Erdoğan yurt dışında idi. Şimdi de yurt genelinde elektriklerin kesilmesi, peşinden Çağlayan Adliyesi’nde menfur olay olduğunda yineCumhurbaşkanı Erdoğan yurt dışındadır...

Seçim arifesinde hem PKK meselesi, hem de paralel yapılanmada Gülen’in mason olma iddiaları gündemde. Aynı şekilde faiz lobileri de var.

Elvan meselesi bir savcının şahadeti için bahane.

İlk bakışta sol kesimden bazı isimlerin arabuluculuğa soyunması da göstermelik. 

Maksat, olayı geniş cephelere yaymak...

Danıştay cinayetini düşünün, orada da ilk başta başörtüsü sorunu bahane idi.

O gün Danıştay’ın kameraları çalışmadığı gibi bugün de Çağlayan Adliyesi’nde ki elektriklerin kesik olması nedeniyle, güvenlikte ki cihazların çalışmaması aynı.

Aynı el, aynı kafa, aynı örgüt...

Devlet kademlerinde eskiden beri süregelen bir derin yapılanmanın olduğu kesin... Ne var ki hâlâ öğretmen alımlarını bilgisayarlara yükleyerek halletmeye çalışıyoruz.

Kızını dövmeyen yarın da dizini dövecek.

Sorulacak soru şu, bu olayların arkasında ki örgüt hangisi?

DHKP gibi örgütler, taşeron, para karşılığı alırlar, işi bitirirler...

Genelde soruluyor, DHKP’nin derdi nedir?

Cezaevinde DHKP elemanları ile çokça oturup konuştum. 

Çoğu öğrenci, sorduğunuzda tek cevapları var, cezaevinin demokrasisi dışarının faşizminden daha evladır. Öyle şartlandırılmışlar...

Sağ kesimden bile iş alırlar...

Devlet olsanız ne yapardınız? Sorusuna ise verdikleri cevaplar, Lenin’in Rusya’da yaptıklarının benzeri, yanı modası geçmiş fikirler.

Kendi elleriyle yazıp da ciltledikleri taslak bir anayasayı hâlâ saklarım.

Anlaşılan İttihatçılar’dan kalma Derin Yapılanma geleneği hâlâ sürüyor.

Bu olaya da diğerleri gibi paralel yapılanmadan baktığımız takdirde işi rölantiye almış oluruz, kaynar gider... İstihbaratların karıştıkları olaylarda karşımıza PKK ile DHKP gibi örgütler çıkıyor veya muhafazakâr bir ailenin çocuğu. İşin kuralı böyledir.

Özellikle MOSSAD’ın taktiği, maşa varken ateşi eliyle tutmaz.

Çağlayan Adliyesi’nde ki olayla yurt genelinde ki elektrik kesintisi olayında arka plan önemli... Sen silah bırak derken Derin Yapılanma olayları şehir merkezlerine taşıyarak yeni cepheler açıyor. “Ülkede huzur kalmadı” demek için ortalık iyice karışsın...

Muhalefete bakın keyfine diyecek yok. Onun derdi iktidar, düşsün de kapayım...

Hele de DHKP gibi sol örgütler CHP zihniyetinin mahsulü. Deştiğinizde Öcalan da o cenahtan çıkar...

Ne var ki bu tip olaylar, yüreğinde elli gram da olsa yurt sevgisi olan herkesi düşündürmeye, hatta milli menfaatler doğrultusunda tavır almaya sevk etmelidir. 

Kanın üzerinden politika yapılmaz, yurt sevgisi hiç olmaz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi