Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Sütre Gerisinde Kimler Var

Sütre Gerisinde Kimler Var

Mart ayının son günü Türkiye ses getiren bir eyleme tanıklık etti.        Elektrikler hâlâ sebebi bilinmeyen bir şekilde ve neredeyse ülkenin tamamında, üstelik de uzun müddet kesildi aynı gün. Aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde Japonya’nın Türkiye’de nükleer yatırım yapması kararı onandı.

İnsanın aklına müthiş bir planlama ile bir gündem mühendisliği ihtimali geliyor.

Öteden beri Türkiye’ye Kürt sorununun çözümü ile ilgili planlarını ve çözüm süreci maddelerini dayatan David Phillips ile Henri Barkey’in, bazılarımızın yine komplo teorileri diyeceği operasyonel istihbarat planlarında yaptıkları değişikliklerin, DHKP-C gibi baştan beri taşeron örgüt hüviyetini koruyan örgütün savcı cinayeti ile birlikte yeni bir takım eylemlere girişeceğinin, elektrik kesintilerinin, nükleer yatırımların, göz ardı edilmek istenen bazı çabaların, seçime giderken ortaya çıkan seçim tahminlerindeki şaşırtıcı iniş çıkışların bazı mahfillerde bir yeni toplum mühendisliği gayretkeşliğini körüklemediğini düşünemeyiz. 

Kim bilir seçim sonuçlarının ne çıkacağını bilenler şimdiden manipülasyonlara başlamışlardır.

DHKP-C taşeron örgütünün sipariş işlerinden birini daha gördük. Sabancı suikastı benzeri bir eylem ortaya koydular.

Gazeteler, yorumcular vesaire bilinen lakırdılarını tekrarladılar.

Bazısı toplumun gerdirilmesi amacına hizmet eden velevkâne yüz seksen kez tekrar etmiş olsalar da alışılageldik başlıklar attılar… 

Bazısı, bu eylemlerin Berkin Elvan davasına hizmet etmeyeceğini -sanki tersi mümkünmüş gibi- yazıp durdular…

Kimse taşeron örgütün adını baştan koyduğu Feda Eyleminin aslında terör örgütünün ve onun arkasındaki gücün istediği biçimde noktalanmış olduğunu yazmadı, söylemedi.

Taşeron örgüte bu işi sipariş verenler sütre gerisinde pişkin pişkin sırıtıyorlar şimdi…

Şehit savcı Berkin Elvan cinayetinde titiz çalışmış ve bir takım şaşırtıcı sonuçlara ulaşmıştı. 

Öldürülmesi gerekiyordu…

Bir taşla iki kuş vurdu taşeron örgüt ve arkasındaki derin güç…

Savcı yok edildi. Deliller de…

Şimdi bu operasyona başarılı bir operasyon diyenlerin bağlantılarını araştırmak vaktidir.

HENRİ BARKEY TUTUKLANMALIDIR

Türkiye’yi karıştıran Balyoz’un da, Kürt sorununun çözümü vaveylasının da arkasındaki gücü harekete geçiren iki istihbaratçı var. Bizimkiler ona pek inanmış…

Adı birinin David Phillips diğerinin Henri Barkey…

Gazeteniz Vahdet Henri Barkey’in birkaç gün önce ne dümenler çevirdiğini yazmıştı.

Ben Kürt sorunu ile ilgili kitabımda bundan on yıl önce uyarmıştım.

Aklıma şimdi bir şey geldi.

Bu Henri Barkey’in kırdığı ceviz bini geçti.

Yahu biz güya İsrail’e haddini bildirmemiş miydik?

İsrailli bazı askerleri kendi yargımızla yargılamamış mıydık?

Şimdi de bu savcı olayının da, Türkiye’yi cendereye sokan ve hem içimizde hem güneyimizde meydana gelen bölücü olayların da, sözde de-facto olarak ortaya çıkan Kürdistan yani ikinci İsrail projesinin de mimarı olan ve Türkiye içindeki hainlerle birlikte bize çok şey kaybettiren, milyarlarca dolara ve sayısız cana kasteten Henri Barkey’in tutuklanmasını istiyorum.

Savcıları da göreve çağırıyorum.

Arkadaşınızın kanının yerde kalmasını istemiyorsanız iz sürün ve adresin Henri Barkey’e çıktığını görün. 

Sonra da onu tutuklayın ve F tipi bir cezaevine yatırın.

O zaman adaletin olduğuna ben de inanayım.

Yeni Türkiye’ye de güveneyim.

BEŞ KİŞİLİK KONSEYİN BİR ÜYESİ 

Nuri Gündeş öldü.

Gidenin ardından nedir?

Allah rahmet eylesin…

Kim bu Nuri Gündeş?

Kurtlar Vadisi filmi çevirsek istihbarat örgütünün üst konseyinin kimlerden teşekkül ettiğini tartışsak ilk aklımıza gelen isimler arasındadır. Nuri, Cevat, İmdat, Ertuğrul ve bir kişi daha…

Beş kişilik konseyden biri gitti.

Yerine kimi alırlar acaba?

Hakan Fidan’ı alırlar mı?

ÖRGÜTLERLE İÇLİ DIŞLI AMA ARKASINDAKİ PLANDAN HABERİ YOK

“DHKP-C kanlı eylem talimatı verdi. Bilgiyi Emniyete ilettik. Güvenlik görevlilerini, konsolosluklar ve Akparti binasını hedef gösterdi. DHKP-C bu eylem için Fırat Özçelik denilen örgüt üyesini kullanacak. Eylemin adı feda eylemi olarak belirlendi. Uyumayın.”

Feda Eylemi olduğu belli…

Yapanlar kendilerini feda ettiler..

Adları da, sülaleleri de, yaptıkları da, yapacakları da biliniyordu aslında. İki teröristin de, sonraki iki teröristin de…

Elif Sultan Kalsen de biliniyordu.

İstihbarat teşkilatımızı masaya yatırmalıyız.

Üniversiteleri de…

Geçen hafta YÖK’te tartışmışlar. Üniversitelerimizde eğitim ve araştırma seviyesi çok düşük diye… Ben ne zamandır yazıp söylüyorum. Üniversitelerimizin sayısı çoğaldı ama her biri bir lise eğitimi veremiyor. Hocalar da vareste değil bundan. Kendi ihtisas alanında bile okuması gereken kitapları okumayan, kitap için para harcamayan hocalar var…

Fakat istihbarat teşkilatımız kadrolarını üniversite hocalarından devşirmeye devam ediyorlar.

Siyaset de öyle….

Bu Özal’ın getirdiği 38-B maddesi midir nedir; üniversite hocalarına siyaset yapma hakkını getiren madde yani hem siyasetin, hem de üniversitenin mahvolmasına sebep oldu.

Paralel yapının adam dikizlemesi, dinlemesi, devleti ele geçirmeye çalışması, istihbaratçılığa soyunması da istihbarat teşkilatımızı mahvetmişe benziyor. Adamlar takipçilik oyununu üniversiteden bir iki hocayı da işin içine katarak basit yorumculuğa 

sıkıştırdılar.

Dünya senin hakkında ne tezgâhlar kuruyor; İngiliz-Yahudi medeniyeti altını nasıl oyuyor, nasıl bir gündem hazırlıyor bilen yok…

Eski Türkiye’nin istihbaratçıları Yeni 

Türkiye’nin mimarları mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi