Teröre Karşı Milli Muhalefet İhtiyacı
Bu ülkede 1960’tan beri, “toplumsal akıl, ortak akıl, milli vicdan, aklı selim” gibi sosyal kurumlar sağlıklı olarak çalışmamaktadır. Yani bu ülke, düşüncenin değil, duyguların egemen olduğu bir ülke haline gelmiştir. Bu duygulara da mensubiyet şuuru egemendir; genel toplumsal menfaatler değil, mensup olduğuna bakılırdı. Toplum o yıllarda ölüme önce alıştırıldı; sonra da kanıksatıldı.
Gençlerin ölümleri, toplumsal bir muhasebe ve yüzleşmeyi doğurmadı. Her ölüm, öldüren tarafı, güç gösterisinde galibiyete dayanarak; ölen tarafı da “kurban verme” mağduriyetinin verdiği psikoloji ile taşkınlıklar yaparak hırçınlaştırır, saldırganlaştırırdı.
Böylece toplum devamlı öfke söndürme seanslarıyla güç katbetti. 1980’e gelindiğinde artık kimsede direnç gücü kalmamış “Artık ne olursa olsun!...” zihniyeti toplumsallaşmıştı.
Bu da darbecilerin bekledikleri bir şeydi.
Ortadoğu üzerine hesap yapanlar, Ortadoğu darbeleri yerine, “Ortadoğu terör örgütleri”ni devreye soktu. PKK, ElKaide, Taliban, Işid, ElNusra gibi örgütler, Ortadoğu’yu dizayn etme gayretinde olanların “mayın eşekleri”dir, zaman yedekte tutulmuştur. Fraksiyonel hücreleşme ile devamlı diri tutulmaya çalışılan bu örgütün mazisi 1968’lerdeki Çayanist çizgiye kadar gider. Fraksiyonlarından birisi olan “Devrimci Karargah” çökertildikten sonra, ana yapı olan DHKPC yeniden piyasaya Özellikle 1970’lerde, bir gencin ölmesinden ziyade, ölenin hangi ideolojiye Bugün darbeyle katedilecek bir mesafenin kalmadığı anlaşılıyor. Türkiye ve Ortadoğu’nun yeni terör figürü olarak eski bir sol terörist örgüt olan DHKPC, her 1 Mayıs benzeri gösterilerde kızıl maskelerle ve askeri nizam yürüyüşle yer alan bu örgüt, Gezi olaylarında da baş rollerdeydi ve Alevi mahallelerinden beslendiği militan yapısıyla sokak terörizminin tam da merkezindeydi, saldırılarıyla gündemde kalmaya çalışmaktadır. Ancak bu örgütün Sabancı suikasdi gibi saldırılar da düzenlediği bilinmektedir. Bakan MHP’li Gün Sazak’ı 27 Mayıs 1980 günü şehit eden ve daha sonra Nihat Erim (19 Temmuz 1980)’i de katleden örgüt; aynı örgüttür. (O zamanki adı Dev Sol idi.) zamanında siyasi toleransla karşılanmışlardır. Dolayısıyla bu tür terörist örgütlerin arka planında maalesef sol siyaset yer almaktadır. Emniyet binasına yaptığı saldırı esnasında öldürülen teörist kızın 2012’de güya hakkını savunan bir ana muhalefet partisi var bu ülkede.
Böyle bir muhalefetin olduğu ülkede, terörle mücadelede nasıl bir “milli duruş” sergilenebilecek?... Önümüzdeki günlerde, spekülatif kurgulamalarla terörle mücadeleyi değersizleştirren ve güvenlik güçlerine yöneltilmeye çalışılan bir enteldantel sol propagandayla karşılaşırsanız, şaşmayın. Nitelikli fikirler üretmeyi değil, ölmeyi ve öldürmeyi meşrulaştırmak için bir türlü sebepler bulan ve ölümler /kurbanlar üzerinden, kahramanlar, hikayeler, semboller, kutsal mekanlar şeklinde rant devşiren bir sol Gezi vandallığı esnasında bir hayli militan devşirdiği anlaşılan örgüt, polis Bu örgüt ve PKK her zaman sol zeminde gelişme imkanı bulmuş ve sol iktidarlar böyle parça bölük bir toplumsal yapı, terörle mücadelede işe yaramaz. Hele bir de Ortadoğu’da terörizm, günlük uygulamaların bir parçası haline getirilmeye çalışılırken.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.