Mesele Ermeniler Değil, Anlamadınız mı?
Hikaye bu ya… Adamın biri, güçlü kuvvetli bir düşmanına zarar vermek ister ama kendi sıska olduğundan bunu beceremez. Bir gün, güçlü kuvvetli biri, bundan iş istemeye gelir. O da, “Birazdan buradan ensesi harman yeri gibi biri geçecek. Onun ensesine bir şaplak indir, 5 akçe vereyim.” der.
Az sonra o adam sokaktan geçer. 5 akçe peşinde olan adam ensesi harman yeri gibi açık olanın ensesine kallavi tokat yapıştırır. Tokadı yiyen kişi dönüp “Ne oluyor? Ne vuruyorsun?...” der. Adam; “Seni bir arkadaşıma benzettim. Kusura bakma.’der.
Harman yeri enseli adam, zavallıya kızamaz; yoluna devam eder.
Birkaç gün sonra aynı sokak; aynı şaplak; aynı zavallı ve aynı bahane. Bu durum birkaç zaman devam ettikten sonra, şaplak atan adam, “Valla sende bu ense, ağamda da bu para oldukça, sen bu enseye daha çoook şaplak yersin.” der.
19. yüzyıldan beri de Osmanlı’nın durumu ile enseye şaplak yiyen adamın durumu aynı.
1923’teki Lozan ile gelinen çizgi, başta İngiltere olmak üzere, hiçbir Batı ülkesini tatmin etmemiştir.
Şayet Avrupa’da 2. Dünya Savaşı yaşanmasaydı, İngiltere, “Yurtta sulh, cihanda sulh” dinlemez, Osmanlı toprakları üzerindeki emelini gene bir savaşla gerçekleştirme yoluna giderdi. Avrupa’da Hitler’in ortaya çıkması, içine Ortadoğu’yu alan bir 2. Dünya Savaşı patlamasını engellemiş ve İngiltere’nin bu emelinin gerçekleşmesi için teşebbüste bulunmasını geciktirmiştir. Dünyanın yaşadığı 2 savaş acısından sonra, Batılı emperyalistler, cephe savaşları yerine, satın aldıkları gruplar vasıtasıyla, hedef devleti yıpratma yolunu tercih etmişlerdir.
1970’lere kadar bu ülkede, bütün kışkırtmalara rağmen, toplumsal gerilim yaratılamamış ve sosyal yapı zaafa uğratılamamıştır. Bu esnada sahneye ASALA terör örgütü sürülmüş ve dünyanın dört bir yanında Türk diplomatları şehid edilerek Ermeni meselesi hortlatılmaya çalışılmıştır.
1980 ortalarında ASALA terörü bitince, 1975’ten beri hazırlanan PKK terörü hortlatılmış ve Türkiye 30 yılını bu sorunla harcamıştır.
1992-93’lerde bir ara PKK yok olmaya yüz tuttuğunda, bu defa Alevi-Sünni meselesi hortlatılmaya çalışılmıştır. O devrin Kültür Bakanı bile, cehaletinin göstergesi olarak Alevi kitleyi kışkırtıcı demeçler vermiştir.
Hasılı, Türkleri, Osmanlı mirası topraklardan sürüp çıkarmadıkça, İngiltere ve hem-paları rahat etmeyeceklerdir.
Önce Ermenilik meselesiyle gündemi kana buladılar. Arkasından Kürtlük meselesi geldi. Bu biterse Alevi-Sünni ajandası tekrar hazırda bekletiliyor. Bu konu da çözüme kavuşturulduğunda, ajandanın öteki sayfaları açılacak.
Bu ülke hem stratejik olarak hem de iklimsel olarak bu
kadar değerli olursa, düşmanı çok olur. Tıpkı fıkradaki gibi, bizde bu ense, Batılılarda da bu para olduğu sürece, ensemize daha çoook şaplak yeriz.
Lozan’da istediği şaplağı vurup, istediği topraklar üzerinde egemen olamayan Batı (İngiltere, Almanya, Fransa), bu defa yanlarına Amerika’yı da alarak enseye şaplak vurmaya geldi.
1923’te, “Gücümüz ancak buraya kadardı. Lozan’ı kabul etmek mecburiyetindeyiz” diyenler, kendilerinden sonraki kuşakları hiç düşünmediler; Batı’nın ajandasının tamamını okuyamadılar ve o gün bu gündür, Türkiye’nin başı bu tür dertlerden kurtulmuyor. Bir şuur inkılabı yaşanmazsa, en az 100 yıl daha devam eder bu teslimiyetçi zihniyet. Bu yüzden 90 yıllık Lozan ninnisini, zafer türkülerine çevirmemiz şarttır. Yoksa ensemizden tokat eksilmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.