Ayrılıkçı Ermeni ve Kürt Hareketleri Dayanışması!
Genelde konuların Kürt menfaatlerinden yana bir tavır almışçasına işlendiği ama Ermeni çıkarlarına dayandırılarak hükme bağlandığı “Kürt Ulusal Hareketleri ve Ermeni-Kürt İlişkileri (15. yy.dan Günümüze)” isimli eserinde Ermeni yazar Garo Sasuni “1830'dan başlayarak takriben yüz senelik bir devrede, 1920 yılına kadar meydana gelmiş olan büyük olaylar esnasında, eğer Ermeniler ve Kürtler siyasi fikir olgunluğuna sahip olmuş olsalardı ve aralarındaki ekonomik ve idari ilişkiler bu denli çelişkili olmamış olsaydı ve Türkiye'ye karşı birleşik bir cephe kurabilmiş olsalardı şimdiye kadar çoktan bu iki ulus da kurulmuş olacaklardı" şeklinde Kürt-Ermeni ilişkilerini ve hacmini faş eden ilginç bir tespitte bulunur.
Yani anlayacağınız bugünkü ayrılıkçı Kürt hareketleriyle Ermeni tezleri arasındaki dayanışma nevzuhûr bir işbirliği değildir! 1878 Berlin Antlaşması’ndan tutun Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına kadar bu coğrafyada ayrılıkçı ve yıkıcı bu iki hareket arasındaki Ermeni niyet ve yöntemlerinin sürekli kesişmesi kesinlikle tesadüf değildir.
1800-1914 yılları arasında Süleymaniye, Dersim, Hakkâri, Erbil, Musul, Şirvan, Bitlis, Cizre, Soran, Diyarbekir, Midyat çevresinde gelişen 30 civarında Kürt ayaklanmaları… Osmanlı Devleti’nin bakiyesi üzerinde Milli Mücadele’nin verildiği yıllarda gerçekleşen Ali Batı İsyanı, Cemil Çeto İsyanı, Milli Aşiret İsyanı, Yunan saldırısıyla eş zamanlı başlayan “Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bir Kürdistan kurulması gerekiyor. Yoksa bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz” diye TBMM’ye muhtıra çekenlerin çıkardıkları Koçgiri İsyanı… 1924’ten sonra Cumhuriyet döneminde, doğrudan doğruya İngiltere’nin çıkardığı, hatta Haliç toplantısında Musul ile birlikte Hakkâri’nin de talep edilmesine zemin hazırlayan Süryani mezhebine bağlı Hıristiyan Kürtler’in çıkardıkları Nasturi İsyanı, İngiliz, Ermeni (Hoybun Taşnak Örgütü) ve ayrılıkçı Kürt aşiretleri ile çıkardıkları Ağrı İsyanları…
Gelelim günümüze… Ermeni ve ayrılıkçı Kürt hareketleri konusunda çalışmalara imza atan Tarihçi Prof. Dr. Salim Cöhçe’ye göre, HINÇAK ve TAŞNAK örgütlerinin devamı olan ASALA ile PKK arasında; örgüt yapısı, merkez komitesi, propaganda, hedefleri, stratejileri ve davranışları anlamında tıpatıp benzerlikler vardır… Cöhçe, 1980'de ASALA'nın finansörü Gulbenkyan Vakfı’nda yapılan bir toplantı sonunda PKK’nın bölgede Türkiye'nin otoritesini zayıflatması ve nüfusu azaltması için ‘maşa’ örgüt olarak kullanılmasının kararlaştırıldığını ifade eder. Ayrıca Cöhçe’ye göre; PKK Ermeniler’le olan ilişkisinin açığa çıkmasını istememektedir. Çünkü Doğu ve Güneydoğu’da ahalisi bu tür doğrudan işbirliğine hazır gözükmemektedir… Kimliklerinin tanınması, dil tartışmaları, siyasi statü ve temsil sorunu gibi konular ise bu kirli ilişkinin üzerine örten örtüdür!
Hülasa
30 yıldır aleni yaşatılan PKK vahşetini tereddüt etmeden reddeden, lakin “tehcir” olayını “etnik temizlik” olarak tereddütsüz kabul eden Selahattin Demirtaş hem kendi maskesini düşürdü, hem de yıllardır bunlarla “Çözüm Süreci” yürüten ve sanki ortada bir Türk-Kürt savaşı varmışta bu savaşa son vermek istiyormuş havası veren sahte barış sürecinin düşkün ortaklarının maskelerini düşürdü!
Ayrılıkçı Kürt hareketinin siyasi eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın, "Biz hiç tereddüt etmeden ermeni soykırımının gerçekleştiğini kabul ediyoruz" sözlerinin arkasında hangi gerçeklerin yattığını görmek isteyenler, yukarıda kısaca değindiğim 1915 öncesi ve sonrası ayrılıkçı Ermeni-Kürt ilişkilerine kafa yormalarını, araştırmalarını öneririm. Yani Demirtaş, birtakım iddiaları tereddütsüz kabul ederken, bizzat kendi dedesinin karışmış olabileceği kirli işlerden bahsediyor olabilir!
Tereddüt etmeden söylüyorum ki; PKK’yı, Batı’da birinci sınıf insan muamelesi görmenin Türk ve İslam düşmanlığından ve maşalığından geçtiğini keşfeden “Ermeni Diasporası” kurmuştur! Yine tereddüt etmeden söylüyorum ki, Türkiye’deki terör kurbanı Kürt ve Türkler’in gerçek katilleri kinci “Ermeni Diasporası”dır...
Artık “Çözüm Süreci” kime ve neye hizmet ediyor? Müzakere edilen ve siyaset ürettirilen “Apo” kim? Sen anla!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.