Faruk Köse

Faruk Köse

Seçim vaadi olarak “tarım ve gıda” konusu(1)

Seçim vaadi olarak “tarım ve gıda” konusu(1)

Bence “tarım” ve “gıda” ülkemizin en önemli konularının başında yer alıyor. Bu yüzden seçim vaatlerinin de en müstesna konusu olmalı.“Gelecek” demek olan “insana yatırım”, doğrudan “beslenme”yle de ilgili; bu da “tarım ve gıda” demek.

Ak Parti, seçim beyannamesinde “tarım ve gıda”yı “stratejik bir sektör”olarak görüyor; bu alanda “köklü değişimlere ve ilklere imza atarak, ülkemizin refahını, halkımızın mutluluğunu artırdık” iddiasında bulunuyor. Ancak bu konuda yapılanların önemli bir kısmına iyimser bakamadığımı belirtmeliyim.

Bunun sebeplerinden biri, beyannamede sözü edilen “planlı tarım ve çağdaş hayvancılık uygulamaları”nın ta kendisi. Çünkü “planlı tarım”da“Avrupa birliği kotaları” da esas alınıyor. Tarım ürünleri, “tarla çıkış fiyatı”yla “pazar fiyatı” arasındaki uçurum sebebiyle geçim kaynağı olarak cazibesini yitirmiş bulunuyor. Özellikle de “hibrit tohumlar”ın zorunlu kılınması ve tarım ürünlerinin “hormon”lu, “kimyasal ilaç”lı ve “genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO)” haline getirilmesi, “tohumculuk” merkezli büyük bir “rant çevresi”nin oluşturulması, “yerli organik tohumlar”ın tarımda -neredeyse- yasak hale getirilmesi; aynı şekilde “çağdaş hayvancılık” adı altında “besi çiftlikleri”nde “hormonla şişirilmiş hayvanlar”ın “et sektörü”nün ana hammaddesini oluşturması, hormonlu üretimle “yenecek tavuk” bırakılmaması ve “köy tavukçuluğu”nun yok edilmesi, “mera hayvancılığı”nın tükenmekle yüz yüze kalması gibi pek çok husus; “planlı tarım ve çağdaş hayvancılık uygulamaları” hususunda ciddi soru işaretleri oluşturuyor.

Hal böyleyken, beyannamedeki “etkin gıda güvenliğine yoğunlaşma”yı gerçeklerle bağdaştıramıyorum. Gerçek anlamıyla “gıda güvenliği”nin olmadığını iddia ediyorum ve bunu ispat edebilirim. O yüzden, beyannamede “tarımdaki yapısal değişiklikler”le ilgili olarak sözü edilen“rasyonel ve çağdaş üretim modellerini esas alıyoruz” ifadesi açık ve net olarak, bundan sonraki uygulamalar bakımından “şüpheler”i ve “sıkıntılı noktalar”ı giderecek şekilde izah edilmeli.

Bütün bunlara rağmen, “nüfusunu yeterli, kaliteli ve güvenilir gıda ile besleyen, ....dünyada ve bölgesinde tarım alanında söz sahibi bir ülke olmak temel hedefimizdir” yaklaşımını önemli ve olumlu buluyorum. Eğer içeriği doldurulursa ve “hibrit tohumculuk”tan, “GDO’lu tarım ürünleri”nden,“hormonlu hayvansal ürünler”den gerçekten kaçınılırsa, iyi ve doğru bir iş yapılmış olur. Aksi halde, tarım ve gıda üzerinden bazı çevreler servetlerine servet katarlarken, “neslin geleceği” onulmaz yaralara mahkûm edilir.

Ak Parti’nin seçim beyannamesinde tarım ve gıda konusunda “neler yaptık” başlığı altında bir dizi çalışmadan söz ediliyor. Ancak buradaki“tarımı, ülkemizin gıda güvenliği ve halkımızın sağlıklı beslenmesi açısından önemli bir sektör olarak değerlendirdik” ifadesine, yukarıda işaret ettiğim gerekçelerle katılmıyorum.

“Tarım arazilerinde miras yoluyla bölünmesine son verdik” denirken, bu zamana kadar bölünmüş olan arazilerin durumuna da açıklık getirilmeliydi. Bölünmeyen ne kadar arazi kaldı ki? Sözü edilen “arazi toplulaştırma çalışmaları” miras yoluyla bölünmüş tarım arazilerinin birleştirilmesi mi? Eğer öyleyse, 2003-2014 arasında 4,5 milyon hektar alanda tamamlanan toplulaştırma ciddi bir başarıdır. “Tarımsal kayıtlar”daki, teşviklerdeki, “sulama”daki vb. gelişmeleri de önemli artılar arasında sayabiliriz.

Yine, “arz açığı olan ve ekonomik değeri yüksek 17 temel ürünü (hububat, baklagiller, yağlı tohumlu bitkiler, zeytin, çay) belirlenen 30 havzada destekledik” deniyor, ama marketlerden aldığınız bu ürünlerin paketine bakın, önemli kısmının yurtdışından geldiğini göreceksiniz.

“Tarımsal hasıla”daki artışlarda ciddi düzeyler yakalandığı söyleniyor. Gerçekten de üretim ve ihracattaki artışlara dair verilen rakamlar önemli boyutlarda. Ancak hasıla çiftçinin cebine mi giriyor, yoksa tohumcunun ve pazarlamacının cebine mi? Tarımsal hasıladan çiftçiye düşen pay ile diğerleri arasındaki oran açıkça belirtilmeliydi.

“Süt ve beyaz et üretiminin yanı sıra, özellikle mısır, pirinç ve ayçiçeğinde verim artışına bağlı üretim artışlarını sağladık” ifadesinin açıklanması lazım. Mesela “25-40 günlük civcivler”in hormonla/ilaçla şişirilerek “tavuk”diye sofraya getirilmesi nasıl izah edilecek? Özellikle mısır, pirinç ve ayçiçeğinde “organik tohum” yerine “hibrit tohum” kullanımı başarı sayılır mı? Üretilen sütlerle ilgili “gıda güvenliği uzmanları”nın yana yakıla ikazlarına kulak veriliyor mu? Kırmızı et üretiminin “2014 sonu itibarıyla 1 milyon tona ulaştırılması” başarıdır da, bu etlerin elde edildiği hayvanlar“nasıl ortamlar”da, “hangi yemler”le, “ne tür yöntemler”le yetiştiriliyor? Bunlar açıklanmalıydı.

Özellikle de şu “sertifikalı hububat (buğday-arpa) tohumu kullanım oranını 2014 yılında yüzde 70’e yükselttik” ifadesinin kesinlikle açıklanması lazım. Zira “sertifikalı tohum” demek, doğrudan “hibrit tohum” demek gibi bir algı var. Benim kanaatim de bu yönde. Bunun net olarak açıklanması gerekiyor. İç rahatlatıcı tek şey, “organik tarım üretimini, 2013 yılında 213 ürüne ulaştırdık” ifadesi.  Ancak bu 213 ürünün her birinin hangileri olduğu ve“toplam üretim içindeki payları” belirsiz.

İyimser havamız, “tarıma ilişkin gen bankalarının kurulması, yeni ürün çeşitlerinin geliştirilmesinde önemli ilerlemeler sağladık” ifadesiyle tümüyle dağılıveriyor. Çünkü akla doğrudan “GDO’lu ürün geliştirme”yi getiriyor.

Beyannamedeki “tarım ve gıda” konusunda “neler yapılacağına dair vaatler”ise gelecek yazının konusu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi