Yeni Başbakan ve Başdanışmanı...
Danışman, “Danışılan kişi” demek. Yani, nelerin konuşulacağına, nasıl hareket edileceğine dair fikir alınan kimse. Danışmanların başı da başdanışman.
Sayın Erdoğan’ın başbakanlığındaki başdanışmanı, o zaman da şu anda da paralel yapı içinde faaliyetini sürdüren Bekir Karlığa idi. Bu zat, “Hristiyanlar’ın, Yahudiler’in, Zerdüştiler’in, hatta Budist gibi herhangi bir şekilde bir tanrıya inananların cennete gireceğini” söyleyerek, Peygamberimiz’e ve Kur’an’a iman edip etmemeyi mühimsemeyen yani İslam inancını tanımadığını çekinmeden ortaya atan kişidir.
Başdanışmanı/kılavuzu böyle olanların, mezhebleri bir kenara atarak “Bizim sünnîlik diye bir dinimiz yok” demesi de normaldir.
Başdanışman seçmede ne kadar isabetli(!) davrandığımız ortada.
Şimdiki başbakanımızın başdanışmanı?
O da, Bekir Karlığa gibi senelerini paralel yapı cephesinde geçiren birisi. Zaman Gazetesi’nde senelerce yazarlık yaptırılan ve Müslüman okuyuculara yazılarıyla yön verdirilen bir Ermeni vatandaşımız.
Bir Ermeni’nin Müslümanlar’ın hissiyatını ne kadar anlayıp onlara ne kadar faydalı olacağını siz okuyucularımızın anlayışınıza havale ediyorum.
Yüzde 99’u Müslüman olan bu millete nasıl hizmet yapılacağını en iyi Ermeni olanlar mı biliyor ki, Sayın Davutoğlu Etyen Mahçupyan isimli yazarı kendisine başdanışman aldı?
Geçen haftalarda gündemde “Ermeni soykırımı” meselesi vardı ya, Mahçupyan başbakanlık başdanışmanı sıfatıyla, “Ermeniler’e soykırım yapılmamıştır demek mümkün değildir” dedi.
Al bakalım!
Türk devlet ve hükümetinin söylediği ne, bu başdanışmanın söylediği ne!
Sayın Başbakanımızın başdanışman seçmedeki isabetli(!) siyaseti de görülmüş oldu.
(Bu, Türkiye’de bilhassa dînî meselelerde nasıl bir yol takip edildiğinin açık bir nümûnesidir.)
Değerli okuyucu!
Parantez içindeki bu cümlemi lütfen unutma ve nasip olursa ileride bu hususlarda yazacağım yazıları bekle.
Sadede gelelim. Bendeniz bu hususta Mahçupyan’ın sözünden çok başbakanımızın karar ve tavrına bakarım.
“Soykırım meselesi” olmasaydı, Etyen Mahçupyan yukarıdaki sözü söylemeyecekti. Davutoğlu da seçimi kazanırsa biz Müslümanlar’ı bu başdanışmana danışarak yönetmeye devam edecekti.
Değerli okuyucu!
Avrupalı bir yöneticinin, Hristiyanlar’ı yönetmek için bir Müslüman’ı kendisine başdanışman alacağına ihtimal veriyor musun?
Peki, bize ne oluyor?
Mahçupyan, söylediği sözlerden mahcup olduğu için değil, gelen tepkiler üzerine başdanışmanlıktan çekildi.
Sayın Davutoğlu, şimdi de kendisine bir Roman danışman alacağını söylüyor.
Alabilir tabii. Hristiyan, Yahudi danışman da alabilir.
Ama yeni başdanışmanı hangi dinden acaba?
Sayın Cumhurbaşkanımız, “1915’de bizim dedelerimize soykırım yaptınız” diyen Ermeniler’e,“Acılarınızı paylaşıyoruz” diyerek taziyede bulundu.
Hemen Sayın Davutoğlu da 100 sene öncesi için Ermeniler’e taziyede bulundu. O da “Acınızı paylaşıyoruz” dedi.
Soykırım yapmadıksa, başsağlığı dilemek, acılarını paylaşmak neyin nesi?
Belki “İnsânî olarak yapıyoruz” denilecektir.
Peki, Ermeniler bize başsağlığı diliyor mu? “Acınızı paylaşıyoruz” diyor mu?
Ermeniler “1915’den beri 100 sene içinde bizim normal yolla ölülerimiz oldu. Onlar için niye başsağlığı dilemiyorsunuz? Demek ki soykırım yaptığınızı içten içe siz de kabul ediyorsunuz”derlerse ne diyeceğiz?
Bütün dünya biliyor ki, 1915’de aksine Ermeniler birçok Müslüman’ı öldürdü. Toprağı kazdıkça çıkan kemikler bunun delil ve ispatı.
Evet, tehcir/göç sırasında nice Ermeni öldü. Ama Ermenilerin normal değil, işkenceyle şehit ettiği Müslümanlar’ın sayısı çok ama çok daha fazla.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim.
“Acılarınızı paylaşıyoruz” diyerek, 100 sene önce ölen Ermeniler’in torunlarına başsağlığı dilemek var da, 100 sene önce Ermeni işkenceleri altında inleye inleye şehit olanların torunlarına başsağlığı dilemek yok mu?
O niye hiç aklımıza gelmedi/gelmiyor?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.