Taşrada ÖSYM Terörü
‘Terör’ deyince, aklınıza hemen silahlı terör gelmesin. Başka terör çeşitleri de var.
Mesela birbirlerini seven insanlar arasında “sevgi terörü”… Taraflardan birini bıktıran bir terör çeşididir bu. Buna benzer bir de eskiden “sırnaşıklık” dediğimiz “ilgi terörü” var; daha doğrusu “ilgi bekleme terörü”. Şayet ilgi gösterisinde bir saniyelik bir aksama olursa, vay ÖSYM’nin terörü, ne silahlı terör, ne de sevgi veya ilgi terörü. ÖSYM’nin yaptığı düpedüz “güvensizlik terörü”
Yıllardan beri ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda görev almaz; sınav uygulamalarını, arkadaşlardan duyardım.
Sınav güvenliği için, ÖSYM, aşırı titizlenip, “Sınav yapanları âdetâ güvensizlik havuzunda boğuyor” diye duyardım.
Elbette, bir yarışma sınavı olan bu sınavlarda, sınav güvenliği çok önemlidir.
Başarının âdil bir şekilde dağılması için sınavda zerrece suistimal olmamalıdır.
Bunların hepsi kabulümüzdür. Hiç birine itiraz etmeyiz.
Eskiden birkaç üniversite sınavında, soruların çalındığı falan olurdu. O da lokal bir olay olarak mahallinde kalırdı.
Birkaç çalma olayında, sınavlar yenilenmişti bir zamanlar.
Bunların haricinde, sınavlarda pek sorun çıkmazdı.
Son yıllarda, sınav sorularının önceden bazı gruplara ulaştırıldığı ortaya çıkmaya başladı. Fakat merkezden sızdırıldığı görülen sorularla ilgili olarak, son 5-6 yılda, taşrada öyle tedbirler alındı ki; toplum, cambaza; yani taşraya bakarken, mal merkezde götürülmüş de kimsenin haberi olmamış.
Sen taşrada sınavı yapacak olan kişilerin (Ki çoğu akademisyendir.) parmaklarındaki evlilik veya nişan yüzüklerini bile çıkartıp sınav binalarına öyle alıyorsun; her bina sınav sorumlusu odasına ve her sınıfa kameralar yerleştiriyorsun…
Bu tedbirlere göre, sınavdaki suistimaller, sanki, bina sınav sorumlusunun odasında veya sınav yapılan sınıflarda oluyor.
İşte son aylarda gördük ki, bütün haltlar merkezde yani ÖSYM’de yenmiş. Öyleyse, Cumartesi Pazarını üç-beş kuruş için feda eden hocalarına niye suçlu muâmelesi yapıyorsun ÖSYM, koskocaman fakülteleri yöneten dekanlara da güvenmiyor. O kadar öğrencinin her şeyini teslim ettiğimiz dekanlar, kendi fakültelerinde, Bina Sınav Sorumlusu yapılmıyor.
Niye?.. “Kendi binalarını çok iyi biliyorlar, bir halt karıştırırlar.” diye. Ankara’dakiler en iyi bildikleri merkezde soruları sızdırmışlar; ondan sonra suçlu olarak dekanları görüyorlar.
Hani, son 10-15 yılda, taşrada (Lafın gelişi taşra; yani Ankara, İstanbul da olsa “sınav yapılan yer” demek istiyorum.) hiç sınav suistimali oldu mu? Olsa bile, o tür olaylar, yukarıda da dediğim gibi lokal bir vukuat olarak kalır ve orada sınavı iptal ederek sorunu çözersin ve sorumlular da çok çabuk bulunur. Sanki bütün olumsuzluklar taşrada yaşanıyormuş gibi, sınav yapacak hocaların cep telefonlarını, araba anahtarlarını ve hatta alyanslarını bile alıp binaya öyle sokmak, hocalarda büyük bir güvensizlik sorunu yaşanmasına yol açmaktadır. Bu yüzden, ÖSYM sınavlarında görev almayan pek çok hoca vardır. “Bir suçlu gibi gireceksem sınav binasına, satarım alacağım üç beş kuruşun da anasını!...” diyor hocalar.
Tabii, ÖSYM’nin sınavlarında ortaya çıkan bu güvensizlik, etrafında başka güvensizlik sorunları da getiriyor ve başta akademisyenler olmak üzere, pek çok hoca “güvenilmez insan” kategorisine yuvarlanıyor.
ÖSYM, gençlerin deyimiyle “psikopata bağlanmış” bu davranışından vaz geçmeli ve hocalarına güvenmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.