HDP - AK Parti Koalisyonu
Seçimlere çok kısa bir süre kaldı.
Partilerin söylemleri, propagandaları, mitingleri tam gaz gidiyor.
Miting alanlarında birbirlerine sert sözlerle, hatta hakaretlerle yükleniyorlar.
En sert tartışmalar AK Parti ve HDP arasında yaşanıyor.
Bir tarafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, öte yanda ise HDP’li Demirtaş ve diğerleri…
Kitlelere gönderilen mesaj bu yönde…
Peki bu konuşmaların, tartışmaların, sert söylemlerin yanında, kapalı kapılar arkasında neler yaşanıyor?
Birbirlerine bu kadar sert sözlerle yüklenip, ellerinde birçok güç barındıranlar ne gibi eylemler yapıyor.
Örneğin, HDP saldırıları sonrasında MİT-Emniyet ve İçişleri Bakanlığı ortak bir komisyon kurup olayın tüm yönleriyle aydınlatılması için çalışmalara başladılar.
Ancak geçtiğimiz haftalarda valiyi ve tugay komutanını köyünde misafir ettikten sonra dönüş yolunda PKK’lılar tarafından aracından indirilip, şehit edilen korucubaşı için tek bir askeri harekat düzenlenmemişti.
“HDP kan istiyor, bunlar terörist” diye miting alanında bağıranlar, 26 Ocak 2014 günü Esenler’de HDP’liler tarafından şehit edilen Cengiz Akyıldız için de herhangi bir komisyon kurmamışlar, hatta açıklama yapma gereği bile duymamışlardı.
“Bunlar Kandil’den emir alıyor” diye konuşan iktidar partisi, Ege Üniversitesi’nin orta yerinde PKK’lılar tarafından şehit edilen Fırat Çakıroğlu için herhangi bir açıklama yapmamış, emniyet, vali ve rektör hakkında soruşturma bile açmamıştı.
“HDP ile karşı karşıya oturulan bir masa yok” diyenler, Kobani olaylarını bahane edip adeta ayaklanma provası yaparak, gencecik çocukları “dindar” olduğu gerekçesiyle öldürenlere sadece sözlü tepki göstermişlerdi.
AK Parti ve HDP birbirini çok sert sözlerle eleştiriyor, sanki boğaz boğaza gelmiş partilermiş gibi gösteriyorlar ya, alakası yok.
İstanbul’un orta yerinde Kürtçe seçim müzikleriyle propaganda yapan bir seçim aracı geçiyor, son ses açılmış bir sesle bas bas bağırıyor. PKK’lılar geçiyor herhalde derken bir de ne görelim AK Parti’nin seçim aracı!
Dolayısıyla çok da farkları kalmamış, seçim propagandaları bile benzemiş iki partiden bahsediyoruz, ayrılmaları ne mümkün.
Eğer gerçekten samimilerse, tıpkı dedikleri gibi HDP Kandil’den talimat alıyorsa, asker kaçırıyor, korucu şehit ediyorsa, tüm devlet kurumları anayasal sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Mesele vatandaşların can güvenliğine geldiğinde “çözüm sürecine zarar gelmesin” diye operasyonları durduranlar hiç boşuna HDP’ye yüklenmesin.
Daha da açık, daha net bilgilerle konuşalım.
Peşmergebaşı Barzani, bizzat iktidar tarafından “Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı” statüsüyle ağırlanıyor,
devlet başkanı gibi görülüyor.
Hatta 2013 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından Diyarbakır’a getirilip, toplu açılış töreninde ağırlanmıştı.
Dün gelen bilgilere göre çözüm süreci kapsamında Gazi Mustafa Kemal’in “Ne Mutlu Türküm Diyene” tabelalarının söküldüğü Diyarbakır’da, tarihi surların üzerine Barzani için pankartlar asıldı. “Arkandayız ve ülkemizin fedaileriyiz.
Yaşasın birleşik, bağımsız Kürdistan” yazan pankartlara herhangi bir müdahalede olmadı.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Can Dündar’a diyor ki: “Meclis dışında kalsak bile AK Parti ile koalisyonumuz devam eder.”
Alan memnun, satan memnun…
Biz niye bu kadar memleket meselesini dert ediyorsak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.