Saliha Sultan

Saliha Sultan

Soyu Tükenesice “Kelaynaklar”

Soyu Tükenesice “Kelaynaklar”

Geçen yıl vizyona giren ABD yapımı Hazine Avcıları filminde, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin eline geçen sanat eserlerini kurtarmak için bir araya gelen sanat tarihçilerinin kahramanlığı anlatılıyor. Film kısaca, sanat eserlerinin insanoğlunun bütün geçmişi olduğunu, onlar uğruna ölünebileceğini söylüyor. Hikaye, yeryüzünde zulümden kurtarılabilecek onca insan varken, habire dünyaya itfaiye veya polislerinin muhteşem teknik donanımlarla kedi, köpek kurtardığı videoları servis eden klasik Batı hikayesi. Son yüz yıldır Batı’nın sahnelediği vicdan şovuna göre kediler, köpekler ve sanat eserleri insandan değerli. Bunu biliyoruz.

Şimdi Doğu’ya doğru bakalım. Sokakları masum kanıyla yıkanan coğrafyadan bugünlerde dünyaya servis edilen en trajik hikâye; IŞİD denen ne idüğü, birden bire nereden çıktığı belirsiz bir terör örgütünün sanat eserlerine verdiği zarar. Gazze’de, Suriye’de, Mısır’da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da sadece son birkaç yılda yüzbinlerce insan öldürüldü. Modern insan, coğrafyada geriye kalan ve henüz sağ olan insanların hayatından Palmira’da soyu tükenmekte olan keleynaklar kadar endişe etmiyor. Önceki hafta Mısır’da darbeci yönetim tarafından idam kararı verilen devrik lider Mursi için iki yıldır çıtı çıkmayan Ezher, “kutsal görevi” gereği bu hafta Palmira’daki “tarihi eserleri savunmanın en mükemmel insanlık savaşı olduğu”nu açıkladı. İki paragraf arasındaki bağlantıyı zihinlerinizde kurun.
Şimdi bir de ülkemize bakalım. Açlık, sefalet, ölüm ya da darbeler kol gezerken meydanlara çıkmayanlar; AKM, Gezi Parkı ya da sansüre uğrayan bir film söz konusu olduğunda kıyamet koparıyor. Ne için? Güya insanlık. Üç paragraf arasındaki köprüyü burada kuralım. Bütün bu şovlar sahnelenirken, insanoğlunun maruz kaldığı katliamlardan söz açma cüretini gösterenler ise “cahil insan” olmakla damgalanıyor. Dünya artık böyle bir yer. Sanat eserlerini, kedileri, köpekleri kurtarmak modern, “bilinçli insan”ın kutsal görevi. Gazze’de çocuklar öldürülebilir, Mısır’da darağaçları kurulabilir, Suriye’de kadınlar tecavüze uğrayabilir, Doğu Türkistan’da bedenler kasaplarca doğranabilir, Arakan’da diri diri yakılabilir. Ne olmuş? Onlar zaten sanattan falan anlamayan, “cahil” insanlar. Bunlar olağan şeyler. Ama kelaynaklar yaşamalı. Ayak basacak insan kalmayabilir lakin antik kentler mutlaka kurtarılmalı. İnsanlığın tükenişini resmeden bu eşsiz tablo illa bir müzenin duvarına asılmalı.

Peki. 

Bize göre hava hoş. Biz soyu tükenesice; sanat eserlerini insana öncelemeyen “cahiller” olarak bu dünyadan bir şey anlamadan geçip, gidebiliriz. Coğrafyalarımızdaki son çocuk öldürüldüğünde, son darağacı kurulduğunda, son kadın tecavüze uğradığında, son beden kesildiğinde, son ceset yakıldığında; hâsıl-ı kelâm kıyamet koptuğunda “bilinçli insan”  Allah’ın bu kelaynak edebiyatını “yemeyeceğini” nasılsa anlayacak. O gün geldiğinde, kim ne kadar cahilmiş, kim ne kadar bilinçliymiş biz çok şükür “cahiliz” pek bilemeyiz de; Allah bilir muhakkak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Saliha Sultan Arşivi