Aşk Olsun!
Bundan on, onbeş yıl evvel birlikte oturup ülkemizde akan kardeş kanına kahrettiğimiz Kürt kardeşlerimizin bazıları, kanın durduğu dört yıllık çözüm sürecinin sonunda siyaset sahnesine çıkınca ilk iş en kötü gününde yanında olan bizleri terk etti. Aşk olsun…
Dünya böyle bir yer. “İnsanoğlu hilebazdır kimse bilmez fendini, kime iyilik ettinse kolla ondan kendini” demişler. İyilik bahsi, konuşulması çok zor bir konu. İyilik, ahlaken bize yapıldığında söylenmemesi gerektiğini öğretir lakin yapılanın inkâr etmesi hangi kitapta yazıyor bu muamma. Çünkü yaptığından bir karşılık beklemeden iyilik yapan insanların yaşadığı en büyük felaket budur. Vicdan, insaf ve adalet duygusuyla bir başkası için harekete geçen insanın, her şey olup bittikten sonra ne yazık ki böyle bir fenalığa maruz kalabildiği de su götürmez bir gerçek. Acı da olsa, içinde bulunduğu kötü halden kurtulan insanların bir süre sonra ne kadar bencilleştiğini de görebiliyoruz. Dönüp, olayın bütün tanıklarını yok ederek sanırım kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışıyorlar. İlk vurdukları ise içinde bulundukları zorluktan çıkarken hemen yanı başında olanlar. Ne diyelim? Aşk olsun…
Bugünlerde ülkemizde olanlara ne yazık ki başka bir gözle bakamıyorum. Çünkü en çok bir arada yaşamaya olan azmimizle tesis ettiğimiz kardeşliğimiz maalesef yara aldı. Dirayeti, kavrayışı yüksek olanlar; insan hallerini bilip, yaptığı iyiliği denize atanlar, halk bilmezse halik bilir diyenler, iyiliğin ahlakına bürünmüş olanlar için elbette bu olan kötülüklere bakıp, kardeşliği kuvvetlendirmeye devam etmekte bir engel yok.
İyiler, aldıkları yaralara rağmen doğru bildiği yoldan şaşmayacaklar. Fakat iyiliğin karşısında kötülüğün böylesine vücut bulabileceğine şahit olup; kırılıp, iyilikle arasındaki mesafe gittikçe açılanlarımız da var. İnsan en çok buna üzülüyor. Sebep olanlar kahrolsun…
Şimdi kanlı bulutlar geçiyor yine başımızın üstünden. Oysa kardeşliğimizin bir gün bütün düşmanlarımızı alt edeceğine inananlar olarak bu ülkede görmek istediğimiz gök bu değildi. Demek ki birileri hala görmek istiyor. Düşmanlarımız her zamanki gibi bizi berrak, mavi bir göğün altında, el ele, kol kola, aynı türküyü tutturmuş bir arada yaşarken görmeyi arzu etmiyorlar. Kardeşliğimize düşman olanların oltasına taktığı yemleri yutan, bir balık gibi aramızdan kayıp gidenler ise bir hayli. Ne diyelim? Zor gününde yanında olmayanların kanlı ipine tutunup, iyilik gördüklerinin ipini çekmeye çalışanlara yuh olsun…
Kardeşliğimize yapılan bu zulme direnmenin adına savaş, ortak olmaya ise barış deniyor en kötüsü. Kan içen kötüler, iyilere kan kusturuyor. Düşmanlarımız “kardeşi kardeşe düşman edeceğiz, bu kez başardık, başaracağız” hevesiyle olanlara bakıp keyifleniyor, kahkaha atıyorlar. Öyle olsun. Kan kusup, kızılcık şerbeti demeyi de iyi biliriz biz… Göğümüz ne kadar kızıla boyanırsa boyansın, altında kimselerin görmediği bir tebessümle izliyoruz her şeyi. Kalbi yalnız İslam’ın nuruyla dolu olanların anlayabileceği bir tebessüm bu. Anadolu’nun tebessümü… Çocuklarının yaramazlıklarına bakıp tebessüm eden bir anadır bizim Anadolu dediğimiz. Düşmanlarımızın oturup, akıllarınca kesip biçtiği o haritalarda hesaba katılmayan yüzümüzdür. Sezai Karakoç’un deyimiyle “saadette mesut mesut, felakette mahzun mahzun” belirir yüzümüzde asil Anadolu tebessümü. Olan ve biteni yüzünde bu tebessümle izleyen, hiçbir zaman kahkahalarla gülmeyen ama vakti geldiğinde daima gürleyen Anadolu… Tarihten dersini almak yerine; onun birliğine, dirliğine saldıranlara karşı ayağa kalktığında hala kahkahalarla güleceğini sanan varsın önden buyursun.
Düşmanla bir olup kardeşliğimize düşmanlık edenlere veyl olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.