Kanunlar İşlemezse Vatandaş Kanunları mı Başlar?
Değerli okuyucular. Bugünkü köşemi İstanbul Üniversitesi’nde okuyan öğrenci kardeşimizin mektubuna ayırmak istiyorum. Aynen şunları yazmış:
“Batuhan Bey, sizleri yazılarınızdan takip ediyorum, üniversitelerdeki terör gerçeğini kamuoyuna açıklıyorsunuz. Bu yüzden size ulaştım.
Herhangi bir siyasi partiye ya da gruba mensup değildim.
Ailem ortalama bir Türk ailesi…
İstanbul Üniversitesi’ni kazandığımda çok sevinmişlerdi.
Okula kaydımı hep beraber yaptık. Devlet yurdu çıkmadığı için özel bir yurda yerleşmek zorunda kaldım.
Ailem ciddi çaba sarf ediyor benim okuyabilmem için.
Ancak üniversitede karşılaştığım tablo o kadar rahatsız edici ki, tahammül edecek gücüm kalmadı.
Beyazıt Merkez Kampüsü’nde karşılaştığım terör örgütü gerçeği dünyaya bakış açımı değiştirdi.
Okula başladığım ilk günlerde kalabalık gruplar halinde dolaşan, oturan poşulu kişiler dikkatimi çekmişti.
Sonrasında bu kişilerin bakışlarından rahatsız olmaya başladım, adeta meydan okuyorlardı.
Sınıf arkadaşlarıma sorduğumda ‘onlar PKK’lı fazla bulaşma, bir şey derlerse de karşılık verme’ ikazları aldım.
Okula başladığım birinci ayı dolmadan derse girmek için yürüdüğüm bir sırada yolumu kestiler. ‘O ay yıldızlı yüzüğü takarsan bir daha okula giremezsin haberin olsun’ diye tehdit ettiler. Aralarda anlayamadığım bazı Kürtçe kelimeler de kullandılar.
Buna karışmaya haklarının olmadığını söylediğim anda “sen kimsin lan burada bizim dediğimiz olur” diyerek saldırdılar.
Araya girenler oldu ve kavga büyümeden engellendi. Ancak sinirimden 3 gün okula gitmedim.
Ay yıldızlı yüzüğümden dolayı hayatımda ilk kez, hem de üniversitede, dahası da Türkiye’nin en kalabalık şehrinde, İstanbul’da saldırıya ve baskıya maruz kalmıştım.
Konuyla ilgili okul yönetimine dilekçe verdim. Hiçbir gelişme olmadığı gibi çözüm sunan da olmadı.
Okula gittim, yüzüğümü çıkarmadan. Bu sefer taciz edici ve nefret dolu bakışların sayısında ciddi bir artış olduğunu gördüm.
Aileme belli etmedim. Ancak gururum kırıldı, rencide oldum. Kendi öz yurdumda düşmanmışım gibi davranılmasını hazmedemedim ve hazmetmeyeceğim de…
Okulda benzer olayların sıkça yaşandığını ve şanslı olduğumu yaralanan, hatta okulu bırakmak zorunda kalan öğrencileri görünce anladım.
Merkez kampüste sık sık eylem yapıp, Kürtçe sloganlar atıp ve şarkılar söyleyen grup, birçok öğrenciye saldırdı ve hepsi yanlarına kâr kaldı.
Okuldaki durum karşısında bendeki “millet, vatan, tarih” bilinci gelişti.
Bu kişiler karşısında kanunların bir şey yapmadıklarını görünce görevin bizlere, gençlere düştüğünü görüyorum.
Türkçe Yaşam Kulübü’nde aynı düşüncedeki, görüşteki arkadaşlarımızla toplandık. Ülkemiz için, gençliğimiz için etkinlikler düzenliyoruz, paylaşımlarda bulunuyor, seminer ve istişare toplantıları düzenliyoruz.
Karşımızdaki örgütlü yapı karşısında biz de güçlü olma mücadelesi veriyoruz.
Bu sene Beyazıt kampüsünde PKK marşıyla çekilen halay görüntüleri sosyal medyada epey yayılmıştı. Ancak okul yönetimi hiçbir şey yapmadığı gibi emniyet de gerekli tedbirleri almadı.
O görüntülerdeki yer, PKK’lıların mesken tuttuğu, meydan okudukları yer kampüsün tam ortası oluyor.
İşte orada Ülkücü, milliyetçi arkadaşlarımızla bu duruma, demokratik son verdik.
Sağcısı, solcusu birçok öğrenci arkadaşımız bize destek oldu, bizlere saldırma nedeni gördükleri Türk bayraklarıyla oraya gittik ve İstiklal Marşımızı okuduk.
Biz yürüyüşe başladığımız anda hepsi o bölgeden kaçarak uzaklaştı.
Eğer biz bir şey yapmazsak kimsenin harekete geçeceği yok.
Şimdi sizlere sormak istiyorum:
Kanunlar işlemiyor. Bu durumda bizlerin, vatandaşların kanunları mı devreye girecek?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.