Cemal Nar

Cemal Nar

Davetimiz Allah’adır

Davetimiz Allah’adır

Haçlı savaşlarının İslam coğrafyasını yakıp yıktığı bir ortamda İslam dünyasının en etkili bir ülkesinde, ülkemizde çok yakında genel bir siyasi seçim var.

Biz isteriz ki her Müslüman, bu seçimlerde oy verirken ölçü olarak sadece İslam’ı alsın.

Müslümanların arasından, dünya çapında İslam’ın hakimiyeti adına söz sahibi olacak düşünce ve amel kıvamını bulmuş ilim ve ahlak sahibi olanları seçsin. Bunu bulamazsa, buna en yakın olanların çok ve güçlü bulunduğu partiyi seçsin. Ufku sadece kendi ülkesi değil, bütün bir dünya olan, himmeti sadece kendileri değil, dünyadaki bütün kardeşleri olanları tercih etsin.

Biz bunu dediğimizde, aşağıdaki yorumlar kısmında “vay sen Ak Partiye oy istiyorsun” diye bizi particilik yapmakla eleştiren, hatta hakaret edenler oluyor. Hakaretin haram olduğunu bilemeyecek kadar cahillere olanlarla tartışmayacak, sadece şu ilkeleri hatırlatacağız: Atasözü “kem söz sahibine aittir” der. Ayet de “herkes karekterinin gereğini yapar” der.

İyi düşünen iyi niyetliler için bizim sözlerimiz ilkeleri açıklar. Bu ilkelerin pratikteki karşılığını okuyucu kendisi bulacaktır. Biz ona hiç karışmayız. Karışmayacağız da inşallah.

Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konu şudur: Önceki yazımızda adı konmamış bir savaş yaşadığımızı söylemiştim. Tüm İslâm coğrafyası birlik beraberlik içinde Batılılaşmanın karşısında oldukları zaman bu “adı konmamış haçlı savaşları” için ümmeti ve sağ duylu insanları uyutan yalanlar biter. İşte o zaman bu dünya gerçek bağımsızlığına kavuşurlar.

Hiç şüphesiz Batı bugüne kadar, demokrasi, medeniyet, çağdaşlık, ilericilik, kalkınma, sekülerizm, laiklik gibi sözlerle İslâm coğrafyasını uyutarak adı konmamış sömürge savaşları yaptılar ve hâlen bu kavramlarla uyutarak sömürmeye devam etmektedirler.  

Ne yazık ki bu ülkede seçimlere giren her parti, anayasa gereği Batıcı olmak, Batının değerlerine sahip çıkmak zorundadır. Ama bunu bir Batılı gibi uygulamak ile bir Müslüman gibi uygulamak arasında niyette ve pratikte çok fark vardır. Bizim seçimlerde nazara verdiğimiz gerçek burada gizlidir.

Bu çok mu önemlidir?

Bize göre evet, önemlidir. Çünkü bu sistem içinde yaşıyorsak, bu anayasaya uygun parti kuracağız demektir. Zira buna aykırı olana izin vermiyorlar. Ama bu parti her ne kadar Batılı değerleri savunmak ve NATO’ya dahil olmak zorunda ise de, bunu bir şuurlu bir Müslüman olarak yapmak ile, Batıya mutlak teslim olarak yapmak arasında çok fark vardır.

Konuyu anlaşılır kılmak için bir örnek verelim. 1996 yılında NATO Genel Sekreteri Belçikalı Willy Claes açıkça şunları söyledi:

“NATO’nun düşmanı olan Komünizm bitmiştir. Yaşamak için kendimize yeni bir düşman bulmalıyız. Artık yeni misyonumuz, köktendinci radikal İslâm ile mücadele etmektir. Bundan böyle düşman rengi komünizmin kırmızısı değil, İslam’ın yeşilidir. Yeni kodumuz, yeşil İslâm olmuştur.”

Köktendinci veya radikal İslam ne demektir?

“Ilımlı İslam” ile ne kasdettiklerini ve maşa olarak kimleri kullandıklarını bilmemiz  gereği kadar, bunu da bilmeliyiz ki, NATO’nun düşmanını tanıyalım.

Bunun cevabını Ann Coulter (ABD'li köşeyazarı, yazar, politika eleştirmeni) şöyle verir:

“Bir Müslüman dinini ister yaşasın isterse yaşamasın, eğer Hıristiyan Batı medeniyetine ve batının liderliğine karşı çıkıyorsa köktendinci ve radikal İslâmcıdır ve İslami teröristtir. Bu ülkeler ancak üstünlüğümüzü, liderliğimizi kabul ettiklerinde yaşama hakkına sahip olabilirler. Bu projemizi kabul etmeyen liderlerini öldürmeliyiz ve toplumlarını da Hıristiyan kültüründe yaşatmalıyız.”

Şimdi buna tam inanmış adam veya parti ile bunu duymuş ve içinden “hadi ordan pis serseri” diyen adam veya parti bir olur mu?

Evet, sırf bu örnek üzerinden düşünmek bile kime niçin oy ve destek vermek gereği hakkında yeteri kadar aydınlatıcı olabilir.

Biz kimseyi tezkiye etmiyor, kimseye de davet etmiyoruz. Bizim davetimiz İslam aracılığı ile Allah Teâlâ’yadır. Herkesi kendi sorumluluğu ile baş başa bırakıyoruz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi