Seçimler ve Sonrası
Bugün, milyonlarca seçmen geleceği için sandığa gidiyor.
Geçmiş yıllardaki seçim atmosferleri hatırlandığında özellikle apolitik gençlik açısından; oy kullanma, sandığa sahip çıkma gibi konularda artan bilinç dikkat çekiyor.
Türkiye’deki demokrasi algısının daha oturaklı hale geldiğinin bir göstergesi olarak düşünüleceği gibi “güvensizlik” ortamına da atıf yapan bir durum.
Sandığa ilginin kontrolsüz ve gerilimli artışı tehlikelidir.
Seçimin “ölüm-kalım” mücadelesine dönüştürülmesi en kritik noktadır.
Bu durumun, siyaset kurumunun ülke üzerindeki etkinliğini artırdığını ve vatandaşların sandığı olmak ya da olmamak arasında değerlendirdiklerini gösterir.
Kutuplaşan ve o ölçüde birbirinden uzaklaşan vatandaş psikolojisinin varlığına işaret eder.
“Bugünkü seçimler Türkiye’nin kaderine etki edecek” diyerek klasik bir cümle kurabiliriz.
Lakin durum gerçekten de öyle…
***
Modern devletlerin dayandıkları ekonomik sistem, yer altı-yer üstü kaynakları ve askeri yapıları “güçlü devlet” olma noktasında en temel veriler olarak kabul görüyor.
‘Duygusuz veriler’ olarak da değerlendirilebilir.
Duygusuz verilerle idare edilen devletler, ne kadar güçlü ekonomilere, kaynaklara sahip olurlarsa olsunlar her an için parçalanma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Çünkü millet olma noktasında eksik bıraktıkları bir maya vardır.
Ortadoğu’daki zengin petrol kaynaklarına sahip olan ülkelerin mevcut yapıları bu duruma en yakın örnektir.
Güçlü ekonomi, güçlü millet olunduğuna işaret etmez.
Bu ayrımın iyi yapılması gerekir.
Güçlü milletleri, toplumları bir arada tutan; ortaklıklar, değerler, simgeler ve aidiyetler bulunmakta.
Ortak kültür, ortak dil, ortak tarih gibi unsurlar ana harç görevi görüyor.
Türkiye’de ise bu yapının ciddi tehditler aldığı görülüyor.
Ne kadar kızsak da İsrail kendi içinde birbirine çok bağlı bir “millet” özelliği taşımakta. İsrail’de ülke çıkarları bireysel çıkarların üzerinde tutulmaktadır.
İsrail Devleti vatandaşına ülkelerinin “terör” uyguladığını kabul ettiremezsiniz. Elinizde yüzlerce, binlerce kanıt olsa bile. Tıpkı bugün olduğu gibi…
Güçlü devletlerin formülü, güçlü millet olabilmekten geçiyor.
Türkiye’de ise son yıllarda “millet” kavramının terk edildiği bir gerçek.
Dahası etnik aidiyetlerin ana kültürü tehdit ettiği görülüyor.
Tehditler; beraberinde talepleri, ayrışmayı ve huzursuzluğu getiriyor.
Kişiler; renklerine, dillerine, doğum yerlerine göre ayrılmaya başlıyor.
İşte bu durum gerçekten tehlikelidir ve şu anda Türkiye’nin en büyük sorunudur.
Eğer ki aynaya baktığınızda onlarca farklı kimlik görüyorsanız o ayna bozuk göstermiyordur.
Aklınız sizi yanıltıyordur.
Aynalarda parçalanmamak, yanılmamak için; farklı aidiyetlerle değil “ortak millet” üst çatısında buluşmalıyız.
Seçim sonuçları nasıl olursa olsun, Milletin Meclisinde kurucu unsur olan Türk kimliğinin hiçbir şekilde tartışmaya açılmaması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.