Türkiye Kazandı
SEÇiM SONUÇLARI IŞIĞINDA TÜRKiYE’Yi BEKLEYEN ALTERNATiF SiYASETLER
Seçim sonuçları belli oldu ve masaya oturdum.
Bu köşeden haylice iktidarı uyardık.
Dinlemedi.
Bildiğini okudu.
“Bildiğini okuma arkadaş; sana bunu okutan bir şey bilmiyor ki” dedik dinletemedik.
Türkiye’de parlamenter sistem öyle kolay kolay yıkılmaz ve Milli Kurtuluş Savaşını gerçekleştiren bu sistem başkanlık sistemine eğer evrilecekse bütün kurum kuruluş ilke ve tedbirleriyle, mevzuatıyla ancak evrilebilirdi. Ama seçim çok ağır ipotekler altında yapıldı.
Fakat kimse üzülmesin.
Yine sağlıklı bir seçim oldu, bütün eğrilere, haksızlıklara, lider sultalarına rağmen…
Neticede Türkiye kazandı.
Parlamenter sistem ne kadar yerleşik olduğunu gösterdi.
Ak Parti içinde artık sürü halinde gezerken sayısız teyyare diskuru tutmayacak. Her insan ve her eğilim hesaba katılacak. Belki de hayırlı oldu. Artık Sayın Davutoğlu emanetçi olmadığını partinin kontrolünü ele geçirerek ispatlama fırsatı buldu.
Lider olmak istiyorsa yapacağı bellidir.
Siyaset şimdi başlıyor.
Seyislik şimdi başlıyor.
Atı bakalım nasıl ehlileştirecek, yoksa üstünden düşecek mi?
Bence bilgisi Sayın Davutoğlu’na bunu yapması için izin verecektir ama parti üstündeki vesayet razı olacak mıdır?
Belli ki üç alternatif var:
Ya taraflar eski hıra gürü unutacaklar adamakıllı siyaset yapacaklar, ülkenin ihtiyacı olan mutedil dili yakalayacaklar ve koalisyon ile nasıl yönetilebileceğini gösterecekler. Bunda AKP içindeki unsurların, parlamentoda bulunan vekillerin ve dışarıdaki hiç de yabana atılmayacak sivil toplum kesimlerinin bendeci bir ve iradesini rızası ile terketme huyundan vazgeçip yeni dönemde aktif rol alması da tesirli olacak. Artık AK Parti’ye destek olan ve onu oluşturan kişi ve unsurların üzerine sorumluluklar düşüyor. Onlar bu sorumluluktan kaçamazlar. Yok, eğer iradelerini yine sözde emire ve halifeye devrederlerse o zaman yapacak bir şey yok elbette.
Birinci alternatife göre birkaç koalisyon modeli beliriyor. MHP en yakın ihtimal. Hatırlarsanız ben bu köşede aylar önce böyle bir ihtimalden bahsetmiştim. CHP de olabilir. Bu da Kılıçdaroğlu’nun devrilmesini geciktirebilir.
HDP koalisyonu da yabana atılmamalı. O zaman da malum Kürt Sorunu Çözüm Süreci legalize edilmiş olur.
İkinci alternatif; tek adam iradesinin ve onun etrafındaki yandaş ve yanaşma medyasının başkanlıkta ısrar etmesidir ki zannedersem güya yenilgi psikolojisi buna doğru bir eğilimi daha ilk gece yapılan televizyon yorumlarıyla göstermiştir. Sayın Cumhurbaşkanı yetkiyi Davutoğlu’na verecek o da azınlık hükümeti kuracak. Böylece güvenoyunda düşerek mecburen bir genel seçime ülke götürülecek. Bu konuda şöyle hesaplanıyor olsa gerek: İşte gördünüz koalisyon ihtimali ne kadar tehlikeli ve bir takım gayri milli güçler yok şunlar yok bunlar Türkiye’nin önünü
kesmeye çalışıyorlar. Çanakkale’de bize saldıran düşmanların devamı bunlar. Haçlı ittifakı filan… Ardından milletin yüzde ellilerde bir oy oranıyla başkanlık yolunda kilitli kapıyı açması bekleniyor.
Bu yolun denenmesinin demokrasimizi ne hallere sokacağını şimdiden hesap etmek çok zor…
Üçüncü alternatif ise gerçek bir demokratikleşme çizgisinin tutturulmasıdır bütün taraflarca…
İhtiyaç duyulan anayasa değişikliğinin çoğulcu parlamento eliyle yapılması, demokrasimizin gelişmesi için parti içi demokrasinin oturtulması, seçim ve partiler yasasında gereken değişikliklerin ve beklenen revizyonun düzenlenmesidir.
Öncelikle baraj artık kaldırılmalıdır.
Seçim öncesi yazmıştım; bu baraj olmasa HDP ancak hak ettiği otuz civarında vekili meclise sokabilecekti. Şimdi ne oldu 70 üzerinde vekil soktu. Belki de hayırlı oldu. Zaten şer bildiğinde hayır, hayır bildiğinde şer yok mu?
Fakat korkularla demokrasi rejiminin bütün unsurları ile kaim edilmesi mümkün değil demek ki…
Barajlar kaldırılmalı ve temsilde adalet sağlanmalı. İşte o zaman istikrar gerçek istikrar mevzu bahis olabilir.
Zoraki güzellik, zoraki istikrar bizi götürse götürse despotluğa götürür.
Sayın Erdoğan aslında despot tabiatlı biri değildi. Ama oldu. Neden? Ona bu iktidarı veren güç malum Tırlatmadan yazımda belirtmiştim asıl güç sahibi Yenimahalle böyle olmasını istedi.
Ancak o zaman AKP’yi bir arada tutabileceği söylendi ona…
Gerçekten de sadece iç mücadelenin bir bertaraf edilme biçimiydi. Oysa geniş kamuoyu onun yok geziparkçılara, yok solculara, yok CHP’ye, yok MHP’ye, yok HDP’ye karşı olduğunu sanır. Aslında mesele parti içinde harç meselesidir. Ancak böyle bir harç bu insanları bir arada tutabilirdi.
Belki de sihir bozuldu ve artık parti içinden değişik seslerin ve yeni yapılanmaların meydana çıkmasını bekleyebiliriz.
Olsun bu da demokrasimiz için bir kazanç olacaktır.
Çünkü milyonların ve yüzlerce meclisteki üyelerinin bir adamın iki dudağı arasındaki yönetim sistemine mahkûm olması hayra alamet ve demokratik bir tavır değildir.
Bu Kemalizm için de olsa böyledir. Bu Anadoluculuk için de, Büyükdoğuculuk için de, Milli Görüşçülük için de, akıncılık için de, ülkücülük için de yeniden milli mücadelecilik için de, bu yeni Türkiyecilik için de böyledir.
Yani kısaca siyaset yeni başlıyor.
Ezberci akademya, ezberci medya, ucuzcu yandaş iş alemi, artık ezberlerinden ve bir mankurt gibi aynı şeyleri tekrar edip durma yerine aklını başına devşirmelidir.
Artık siyasette hiç bilenle bilmeyen bir olur mu hükmü geçerli olacaktır.
Emanet ehline verilmeye başlanacaktır.
Arayış ve aşk zuhur edecektir.
Hepimiz bundan ders çıkarmalıyız.
Türkiye kazandı.
Çözüm kendiliğinden oldu.
Artık gerçek gündem maddeleri etrafında akletmez misiniz hükmüne uygun artist değil gerçek âkil adamları bulup çıkarmak bütün siyasi liderlerin vazifesidir.
İktidarıyla muhalefetiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.